“Cumhuriyet tarihimizin İlk kadın muhtarı” Gül Esin

0 5.479

“Cumhuriyet tarihimizin ilk kadın muhtarı”

1933 yılında kadınlara muhtarlık ve ihtiyar heyeti seçme ve seçilme hakkı veren düzenleme ile Türkiye’nin ilk kadın muhtarı olan Gül Esin…

1901 yılında Muğla’da doğan Gül Esin savaşın getirdiği her zorlukla karşılaşmış, çevresinin ve kendisinin, ölüm ve açlıkla imtihan verdiği bir dönemde kendi imkanları ile okuma yazma öğrenip kendini geliştirmeyi başarır. Yetkinliği ile her zaman çevresi tarafından saygı gören Gül Hanım, Aydın’ın Karpuzlu (Demircidere) köyünün tek okuma yazma bilen kadını olarak 1933 yılında muhtarlığa aday olup, 7 erkek muhtar adayına karşı 500 kişinin katıldığı seçimden en yüksek oyu alarak Türkiye’nin ilk kadın muhtarı olma başarısını elde eder.

Bu başarının sonucu ilçeden ile, ilden Gazi Meclise kısa bir sürede ulaşmıştır. Yerel ve ulusal gazete başlıklarından anlaşılacağı üzere, ilk kadın muhtar haberi, ulaştığı her yerde büyük bir sevinç ile karşılanır. Gül hanıma gazetelerden, bürokratlardan, Gazi Meclisten tebrik mesajları yağar. 

Seçildiği ilk günden çalışmaya koyulan Gül Hanım,  ilk olarak köyün tüm sorunlarını öğrenebilmek ve köylü ile birlikte çözüm üretebilmek için Köy Odası kurar, bu sayede sorunlara daha ivedi çözümler getirilirken köylünün de elini taşın altına atmasını sağlar. Aynı zamanda Köy Odası zamanla kooperatif özelliği de göstererek köylünün refahına katkı sağlar. 

Ulaşımı zorlu kılan bozuk yollar kimi zaman hayati tehlikeler yol açmaktadır bunu en büyük problem olarak kabul eder ve yeni taş döşemeli yol ve köprü yaptırır.

Gençler için tehlike ve tembelliğin sebebi olarak gördüğü kahvede kumarı ve gençlerin kahveye girmesini yasaklar. Ve gençlerin kendilerini geliştirebileceği, çeşitli spor dallarını icra edebilecekleri gençlik merkezini kurar.

Köylü için şahsi konularda dahi danışma mekanizması haline gelen Gül Hanım, o dönemlerde artan kız kaçırma olaylarının yarattığı olumsuz sonuçları engelleyebilmek için, evlenmeyi düşünen her gencin ilk önce ona danışmasını ister, sorun çıkaran aileleri evlilik konusunda ikna eder. Ve bu şekilde kız kaçırma olaylarının büyük oranda azalmasına sebep olur.

İlk eşi ve beş kardeşi savaşta şehit olan, savaşın getirdiği zorlu şartları en ağır şekilde yaşamasına rağmen okuma yazma öğrenen, eğitime öncelik veren Gül Hanım, köy ahalisinin eğitimi konusuna da aynı hassasiyetle yaklaşır. Özellikle kız çocuklarının okutulması için köyde kız çocuğu olan her haneyi kapı kapı dolaşır. 

İki yıl süren muhtarlık görevini günümüzde anılacak kadar başarılı işler ile tamamlayan Gül Hanım, daha önce cesaret edilemeyen birçok işe imza atarak o dönemde muhtarlara hizmet konusunda öncü olur. İki yıllık görevinin ardından tekrar aday olmaz ve teklif edilen milletvekili adaylığını da reddeder. Görevinin bittiği 1936 yılında evlenmek üzere gittiği Çine’den, eşinin ölümüyle ayrılır ve 1970 yılında ağabeyinin yanına Nazilli’ye yerleşir. 1990 yılında sevenleri onun Ses gazetesinin “Cumhuriyet tarihimizin ilk kadın muhtarı Gülkız Übbül Nazilli’de öldü” haberiyle hayata gözlerini yumduğunu öğrenir. 

Gül Esin’in başarısı sadece 7 erkek adaya karşı seçim kazanması ya da yaptığı hizmetler ile sınırlı değildir. Gül hanım aynı zamanda seçme ve seçilme hakkının cinsiyete bağlı olmadığını ve kadınların yönetim görevlerinde ne kadar başarılı olabileceğini kanıtlamıştır. Esin’in bu başarısı Türkiye Cumhuriyeti’nin kadın erkek eşitliği konusundaki düzenlemelerine ivme kazandırmış ve o dönemde kadınlara eşitlik konusunda karanlık bir çağ yaşayan diğer devletlere rol model olmasını sağlamıştır.

Tarihin her safhasında kadınlar hak mücadelesi vermek zorunda bırakılmıştır. Yobazlık ve ilkelliğin boy gösterdiği dönemlerden 21. yüzyıla kadar kadınlar; yaşam hakkı, ekonomik ve sosyal haklar, siyasi katılım, özel alanda eşitlik gibi konularda mücadeleler vermiştir. Gül Esin de bu mücadelelerin başarıya ulaşmasında “Esin” olan bir örnektir. 20. Yüzyılın başlarında kadınların siyasal katılımı konusunda düzenlemeler yapan, bu konuda çağdaşlarına öncü devlet olma özelliğini taşıyan Türkiye, ne yazık ki bugün 21. Yüzyılda kadına karşı şiddeti önleyen İstanbul Sözleşmesinin tartışıldığı, kadınların tekrar yaşam mücadelesi vermek zorunda kaldığı bir yer haline gelmiştir. Umarım Türk kültüründe “Katun, Hanım” gibi yücelik bildiren sıfatlar alan ve göklerde yükselmeye layık görülen kadının; ülkemizde ve dünyada hak mücadelesi verme ihtiyacı duymadıkları bir düzene kavuşabiliriz. 

 

Kırk Kere İsmail

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.