“Men bu yerde yaşalmadım yaşlığıma toyalmadım
Vatanıma hasret kaldım ey güzel Kırım”
Doğu Avrupa’da, Karadeniz’in kuzey kıyısında yer alan ve Karadeniz ile Azak Denizi tarafından çevrelenen bir yarımada olan Kırım; tarih boyunca birçok devlete ev sahipliği yapmış, kavimler göçünün etkisi ile 400’lü yıllardan itibaren Türk egemenliğine girmiş, son iki yüzyılını ise Rusya egemenliğinde, asimilasyon ve sürgünlere sahne olmuştur.
Kırım’daki Türk unsurunun ilk varlığı Aybars’ın hakimiyetinde olan Alanlar’ın Kırım’ın bazı şehirlerini alması ile başlar. Devamında Hazarlar ve Kıpçaklar’a da yurt olan Kırım toprakları, Altınordu Devleti ile tamamen Türk yurdu haline gelir. 1441 yılında Altınordu Devleti’nin zayıflamasıyla Hacı Giray tarafından kurulan Kırım Hanlığı, Hacı Giray’ın ölümünün ardından çıkan taht kavgaları sebebiyle 1474 yılında Osmanlı himayesine girer. (İç işlerinde tamamen özerk olan Kırım Hanlığı, Osmanlı’da yaşanan isyanlar sırasında kimi zaman Osmanlı Hanedanının yerine geçirilmesi düşünülen bir Hanlık olması ile oldukça dikkat çekicidir.)
Kırım, sahip olduğu eşsiz güzelliği ve jeopolitik konumu sebebiyle her zaman için Karadeniz’i Rus gölü haline getirmek isteyen Rusya’nın iştahını kabartır. Ve nihayetinde Rusya, Osmanlı’nın ve Kırım Hanlığı’nın gerileme dönemine denk gelen Osmanlı-Rus savaşı sonunda imzalanan Karlofça antlaşması ile Osmanlı himayesinden çıkararak bağımsızlaştırdıkları Kırım’ı 1783 yılında ilhak eder.
Çarlık Rusya’nın nihai amacı Kırım’ı Ruslaştırmaktır. Bunun için de Türk ve Müslüman unsuruna karşılık zulüm ve asimilasyon uygulayarak Kırım’ın demografik yapısı değiştirilmeye çalışılır. Nihayetinde de Çarlık bu konuda başarılı olur. 1778 yılında Kırım’ın %98’ini Türkler (Tatarlar) oluşturmaktayken, 1897 tarihine gelindiğinde Türk nüfusu işgal koşullarının getirdiği ölümler ve göçler nedeniyle %35’e düşer.

Yaşadıkları tüm olumsuzluklara rağmen her zaman öz yurtlarında hürriyeti önceleyen Kırım Türkleri, Bolşevik ihtilalinin getirdiği karışıklığı fırsat bilerek bağımsızlıklarını ilan edip kendi muhtar devletlerini, Kırım Ahali Cumhuriyeti’ni, kurarlar. Ancak bu bağımsız Türk devleti 1918 yılında, Bolşeviklerin hükümet makamının bulunduğu Akmescit’i işgal edip, hükümetin kurucusu Numan Çelebicihan’ı idam etmesiyle son bulur. Ve Kırım’ın güzelliğine yine Rus gölgesi düşer.

1783 yılından beri Rus zulmü gören ve nüfusun %98’ini oluştururken kendi topraklarında azınlık haline gelen Kırım Türkleri İkinci Dünya Savaşı sırasında Sovyetler tarafından zorla cepheye götürülür. Eli silah tutan tüm Kırım Türklerini savaşın başlamasıyla zorla cephede ön safa dizen Stalin; geride kalan yaşlı, kadın ve çocukların Almanlar ile işbirliği yaptığını iddia ederek 18 Mayıs 1944 günü Kırım’daki tüm Müslüman ve Türkleri 15 dakika içinde hazırlanma izni vererek bir gecede Özbekistan ve Sibirya’ya sürer. Tarihe “Kırım Tatar Sürgünü” olarak geçen bu hadisenin sonucunda yaklaşık bir yıl içinde Kırım Türklerinin %45’i açlıktan ve hastalıktan ölür, geriye kalanları ise Stalin’in Gulak’larında zorla çalıştırılır.

Kırım Türkleri sürgün yılları boyunca anavatanlarına ve azadlığa kavuşmak için Sovyetlere karşı kurdukları gizli teşkilatlar ile mücadele ederler. Bu mücadelenin bir ürünü olarak 1967 yılında çeşitli sınırlandırmalar ile yurtlarına geri dönüş izni verilir. 1 yıl içerisinde 12 bin Kırım Türkü yurduna döner. Ne yazık ki bu 12 bin kişiden yalnızca 200-300 civarı Kırım Türkü yurtlarında kalabilir, geri kalanlar tekrar Sovyetler tarafından sürgün edilir. Sovyetlerin dağılma sürecine gelindiğinde ise yasal olmayan yollar ile ve protestolar sonucunda Kırım Türklerinin büyük çoğunluğu öz yurduna dönmeyi başarır. Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte de Rusya, nükleer silahların iadesi karşılığında Kırım’ın Ukrayna sınırları içerisinde özerk olarak kalmasını kabul eder.
1944’ten beri vatan hasreti çeken Kırım Türkleri Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte vuslatına erer. Ancak Kırım maruz kaldığı Rus işgali boyunca Türk kimliği silinen, demografik yapısı tamamen bozulan bir yarımada haline dönüşür. 1778 yılında nüfusun %98’ini Türklerin oluşturduğu Türk yurdu Kırım; Rusların yaklaşık iki yüz yıl süren asimilasyon ve sessiz soykırımın sonucunda 2014 yılında %65’ini Rusların, %16’sını Ukraynalıların, %10,6’sının ise Kırım Türklerinin oluşturduğu Ruslaştırılmıs Kırıma dönüşmüştür. Ve bu gelişmelerin ışığında; Ukrayna’da gerçekleşen batı yanlı bir yönetim değişikliği üzerine Kremlin’inin baskısı ve tehditleri üzerine Kırım parlamentosu Rusya’ya bağlanmak için referandum düzenledi. Şaibeli ve anti-demokratik kabul edilen bu referandumun sonucunda Kırım Rusya’ya bağlanmayı kabul etti ve 17 Mart 2014 tarihinde ilhakı Putin tarafından onaylandı. (Katılım oranı kamuoyu ile %83 olarak paylaşılırken, Ukrayna tarafından ele geçirilen Rus istihbarat raporuna göre Sivastopol haricinde katılım %32,4’tür.)

Rus’un ayak bastığı yerde barış çiçeklerinin, hümanist türkülerin yeşerdiği sanrısına düşenler, iki yüzyıla yakın süredir Kırım’da yaşanılanlara baktığında gerçekleri görecektir. 7 senedir Rus işgali altında olan Kırım’da; demokratik hak talebinde bulunanlar sürgün edilirken, Türklere karşı asimilasyon politikaları hala sürdürülmekte. Altı aylık bebekken maruz kaldığı Rus zulmüne ömrü boyunca göğüs geren ve bunun karşılığında onlarca yıl hapis yatıp, tarihte en uzun açlık grevi yapan Kırım Türklerinin efsane lideri Mustafa Ağa’nın (Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu) ve demokratik hak arayışını sürdüren Kırım vatandaşlarının 2014 yılından bu yana hala Kırım’a girişleri yasak. Ve hala Kırım Türkleri öz yurdunda garip öz yurdunda parya…
Not: Emperyalizm hangi yönden gelirse gelsin, hangi ülke tarafından yapılırsa yapılsın insanlık suçudur ve eleştirilmesi, yanlış olduğu söylenmesi herkesin sorumluluğundadır.

Kaynak Ve İleri Okuma
Zafer Karatay, Kırımoğlu, Bir Halkın Mücadelesi, Emel Kırım Vakfı
Büşra Selin Kartal, Kırım’ın Demografik Yapısı, Misak-ı Zafer
KIRIM, İslam Ansiklopedisi
Kırım Haber Ajansı
Koçeroğlu, Kırım’da Yanan Ateş, Misak-ı Zafer
Cemile Şahin, Rus Yayılmacılığına Bir Örnek: 1944 Kırım Türklerinin Sürgün
- Akif Kireçci-Selim Tezcan, Kırım’ın Kısa Tarihi, Ahmet Yesevi Üniversitesi
Kırk Kere İsmail