Genç Hissetmek

0 3.518

Mustafa Kemal Atatürk’ün bütün ümidini bağladığı, atasözlerinde adı geçen gençliğin ümitle var olduğu ve Necip Fazıl Kısakürek’in gençliğin bir tür ruh işi olduğunu savunduğu gençlik; Farsçada ise hazine anlamını taşımaktadır. Hem kendimiz bu hazineyi keşfetmeli hem de yaşımızın sınırı olmadan kuş gibi elimizden kaçırmamalıydık gençliği. Tabi her kişinin kendi tanımına da bağlıydı. Eğer genç olmak koşmak, zıplamak demek değilse. Klişelere rağmen genç olmanın yaşı olmamalıydı. Yaşı olmayan gençlikle birlikte insan, ömrünün evrelerini mevsimlere, çağlara da benzetmiştir. Mevsimi kışa yaklaşan birisi hayıflanır: “Vah vah bana şimdiki aklımı bir de yaşayamadığım gençliği verseler de hatalarımı düzeltsem yahut yapamadıklarımı yapsam.” Hal böyleyken geçen gidenin sadece seneler olduğunu gençliğin hala elimizde bulunan bir tür ümit, bir tür ruh hali olduğunu düşünürüm. İnsan kışını bahara çevirebilir, ümitsizliğini yenebilir, konfor alanından çıkabilir olmalıdır. Fakat kış mevsiminde yazı nasıl yaşayacağımızı soranlar olacaktır. Merdivenleri üçer beşer çıkan birisi hissettiğin yaştaysan sen de çık diyebilir. Yani Murat Menteş’in “Elli yaşındaki bir adam kendini otuz yaşında hissediyorsa, yirmi yılını boşa harcamıştır.” dediği gibi midir?

ben genç olmanın ne olduğunu biliyorum

fakat sen yaşlılığın ne olduğunu bilmezsin

bir gün, sen de aynı şeyleri söylüyor olacaksın

zaman geçip gidiyor ve bu hikaye anlatılıyor

birçok soru sordum

tanıştığım akıllı adamlara

cevapları henüz kimse bulamamış

hatırlanacak günler olacak

gözyaşı ve kahkahalarla dolu

yazdan sonra kış gelecek

böylece yıllar geçecek

öyleyse arkadaşım, gel beraber müzik yapalım

sen bana yenisini söylerken ben eskisini çalacağım

zamanla, senin gençlik günlerin geçerken

zamanlarını seninle paylaşan birileri olacak

Orson Welles

Şüphesiz yaş alırız, yaşının ruhunu yansıtmayan gülünü soldurmayan nasıl kıymetliyse, oldukları yaşlara makul bakanlar da kıymetli. Zaman geçtikçe tahammüllümüz kalmayabilir, bardağı taşıran son damlayla birlikte yaşlandığımızı hissedebiliriz. Yaşlı olmadan genç olmayı da bilemezdik. Bu yüzden Can Yücel’in dizelerindeki gibi “hem delikanlı, hem deliler gibi ihtiyar.” Bu dilemma ile beraber gençlik ağı öylesine sarar ki benliğimizi seneleri devirmiş olanlara sayıca belirsiz sorular sorarız. Geri kalan ömrümüzde ise arar dururuz, henüz bulunamamış cevapları.

 Mevsimlerin değişeceğini mühim olanın gönlümüzdeki baharı soldurmamak olduğunu tecrübelerimiz eskimeden anlamak üzerine…

 

 Ülkü CENGİZ

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.