Ailenin Birey Üzerindeki Etkisi Ne Kadar Olumlu; Ya Olumsuzsa? 

0 4.073

Ailenizin hayatınız üzerinde etkisi var mı sizce? Emin olun düşündüğünüzün çok daha ötesinde. Aslında tüm bilinçaltınız onların etkileriyle dolu. Peki sizce nasıl bi etkileri var üzerinizde? Travmatik bi etkileri mi oldu yoksa sizin potansiyelinizi yükseltici bi etkiye mi sahipler? Ya etki olumsuz ise… 

Sağlıklı bir aile, bireyin kişilik gelişiminde önemli rol oynar. Ailenin birey üzerindeki etkisi birey henüz dünyaya gözlerini açmadan başlar.

Yapılan pek çok çalışmada genetik aktarımın dışında anne karnındaki deneyimlerin de bireyin karakterine ve potansiyeline etki ettiği görülmektedir. Aileniz sizin potansiyelinizi artırdı mı azalttı mı? Keşke tüm aileler potansiyelimizi en güzel şekide kullanabilmemizi sağlayacak etkiye sahip olsa değil mi? Olanlar gerçekten takdir edilesi. Örneğin, her anne Thomas Edisonun annesi gibi olabilse. Thomas Edison bir gün eve geldiğinde annesine bir kağıt verdi ve “Bu kağıdı öğretmenim verdi ve sadece sana vermemi tembihledi” dedi. Annesi kağıdı gözyaşları içinde oğluna sesli olarak okudu: “Oğlunuz bir dahi. Bu okul onun için çok küçük ve onu eğitecek yeterlilikte öğretmenimiz yok. Lütfen onu kendiniz eğitin.” Aradan uzun yıllar geçtikten sonra Edison’un annesi vefat ettiğinde, o artık yüzyılın en büyük bilim insanlarından biriydi ve bir gün eski aile eşyalarını karıştırırken birden bir çekmecenin köşesinde katlı halde bir kağıt buldu ve alıp açtı. Kağıtta “Oğlunuz ‘şaşkın’ (akıl hastası) bir çocuktur. Artık kendisinin okulumuza gelmesine izin vermiyoruz…” yazılıydı. Bir annenin özverisi, etkisi tüm dünyaya Thomas Edison kazandırdı. Ya öyle bi anne olmasaydı, toplumda itilen, ötelenen bi insana dönüşmez miydi?

Aile, bireyin en büyük şansı da olabilir en büyük şanssızlığı da.. Kişilik gelişmesi ve yapılanmasında, başarıda  temelin çocukluk döneminde atıldığı gerçeği yadsınamaz bir gerçektir. Sosyal uyum üzerine yapılan çalışmalar, ailenin çocuk üzerindeki ilk etkilerinin son derece önemli olduğunu göstermiştir. Anne-babanın ve ailenin diğer bireylerinin çocukla olan etkileşimi, çocuğun aile içindeki yerini belirlemektedir. Bireye yöneltilen davranış ve ona karşı takınılan tavır, ilk yaşantıların örülmesinde büyük önem taşımaktadır Sevgi ve iletişim çocuk eğitiminin iki temel ayağıdır. Aile içinde birey, sosyal birey olmayı öğrenirken aynı zamanda özdeşim yapacağı bir modele gereksinim duyar. Kişilik oluşumu için gerekli olan özdeşim, büyük olasılıkla aile içinde gerçekleşmektedir. Genellikle özdeşim nesnesi anne-baba olmaktadır,

Aslında çocuk her haliyle “Ben sizin sonucunuzum” der. Her çocuk birer aynadır, nasıl davranırsanız onu görürsünüz. Çocuk yetiştirmede ve ailenin çocuğa karşı tutumlarını belirlemede, anne-baba tarafından çocuğun gelişim dönemlerinin özelliklerinin neler olduğunun bilinmesi çok önemlidir. Çocuk, erişkinin küçük bir modeli değildir. Çocuğu erişkinden ayıran bir çok özellik vardır: çocuğun kanıtlanabilir en güçlü tarafı ve üstünlüğü öğrenme güdüsüdür. Çocuk, Montessori’nin “emici zihin” diye adlandırdığı bir yetiye sahip olarak doğar. Ve bu zihin ne verirseniz o şekilde alır ve onun kişiliğini, karakterini, başarısını, geleceğini oluşturur. Mutlu, bilinçli, farkındalıklı, ilgili aileler, bireylerin başarısında olumlu rol oynamaktadır. Evde huzurlu ve mutlu olan çocuk daha az duygusal yük taşımakta ve enerjisini daha fazla potansiyeli için kullanabilmektedir. Aileler bir çocuk yetiştirmeyi sadece onun için değil, dünya için de bir potansiyel inşa etmek olarak gördüğü ve bunun bilincinde adım attıkları takdirde dünya daha güzel, daha yaşanılası bir yer haline gelmez mi? Koşulsuz sevgiyle büyüyen, hoşgörü ve demokrasi içerisinde yetiştirilen çocuğun benlik değeri ve özgüveni şüphesiz yüksek bir seviyede olacaktır. Yaşamın devamı ve genel tatmin seviyesinin yüksel olmasının tek kaynağı aile değil elbette. Fakat, unutmamak gerekir ki; aile bireye duygusal bağın da yürütücü etkisi ile doğrudan etki akışı gücüne sahiptir. 

Çocuğunun eğitim hayatıyla yakından ilgilenen, başarıları kadar başarısızlıklarına da olumlu yaklaşan ailelerin çocukları daha sağlıklı bir gelişim kaydeder. Böyle ailelerde yetişen bireyler daha atılgan daha girişimci kişiliğe sahip olurlar. Çünkü yanlış yapsalarda kötü eleştirilmeyeceklerini bilirler ve yine denerler. Amerika’da gençlerin sayısız girişimcilik başarısızlıkları olduğunu biliyor musunuz? Ama yılmadan da denemeye devam ediyorlar çünkü orada başarısızlık ayıp değil, her bireyin kendi hayatında payı oldukça fazla. Ve sonuç olarak başarılı girişimci sayısı da artıyor.Türkiyede ise en ufak başarısızlık, toplumu geçtim aile içinde bile o kadar büyütüp ezici eleştiriler yapılıyor başkalarının başarılarıyla karşılaştırılıyor ki başka bi denemeye teşebbüs bile etmek istemiyor bireyler. Peki bu kimin başarısızlığı gerçekten; bireyin mi, ailesinin ve çevresinin mi? Bence, aile ve çevresinin. Ama sadece o birey kaybetmiyor aslında, tüm dünyanın kaybı bu kayıp çünkü bir birey kazanmak tüm dünyayı etkileyecekti? Hiç düşündünüz mü? Kaç potansiyel böyle yok oldu gitti? Ben düşünüyorum ve bilmediğimiz, yok olan, haberimizin bile olmadığı o potansiyellere üzülüyorum ara ara. Peki bu kader mi?

Potansiyelimizi, yaşamamızı engelleyen ya da olumsuz etkide bulunan bi ailemiz, çevremiz var diye yok olmak zorunda mıyız? Gelişimimizi hayat serüveninin ilk besleyicisi ailenin negatif ya da etkisiz aktarımı sebebiyle orada bırakmalı, kendimizi keşfetme aşamasına gelmeden dar sınırlara hapsetmeli miyiz?  Kesinlikle hayır! Birey bu etkiyi kırabilir ve küllerinden doğup istediği yere gelebilir. Hayatında kontrolü ve ilerleyişi kendi adımları ile bilinçli bir şekilde yönlendirebilir. Hayatına, kendi değer katar. Hayatında edilgen değil aktif bir rol oynar. Peki nasıl? Sıfırdan zirveye giden Sakıp Sabancı’nın da dediği gibi “Hedefiniz nedir? Onu bilin. Dağılmayın. Lüzumsuz şeylerle uğraşmayın… Nasıl bir güç arıyorsunuz, Onu bilin. Güce sahip olduktan sonra ise onu iyi kullanın… Hiçbir işi kıyısından köşesinden tutmayın. Yapacağınız iş ne ise, küçümsemeden ona sahip çıkın…” Ve çalışın, çalışın. Çalışın ki o istediğiniz yer sizin olsun, başkalarının etkisiyle yok olmayın. Kendi kaderinizi kendiniz çizin, aileniz bile olsa kimsenin sizi olmak istediğiniz şeyden uzaklaştırmasına izin vermeyin! Kendinizi sevin, bugüne ve yarına hükmedin…

Ceren KARAKAŞ

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.