SPİNOZA’NIN TANRISI

0 2.779

Spinoza’nın panteist bir düşünce yönünde düşünceler geliştirdiği ve monist bir tanrı-doğa düşüncesine ulaştığı genel olarak bilinir. Üstelik yaşadığı döneme bir göz atacak olursak; 17. Yüzyıl içinde din savaşlarıyla, despotik iktidar savaşlarıyla çalkalanan bir zamanına denk gelmiştir. 23 yaşında din ve ticari eğitim alan Spinoza daha sonra bu eğitimi aldığı yerden kovulacaktır. Hatta bununla kalmayacak olduğu cemaatten ve dinden de aforoz edilecektir. Kimse onunla iletişime geçmeyecek, ticari alışverişte bulunmayacak ve dört metreden fazla yaklaşmayacaktır. Bütün bunların sonucunda ağır ithamlara ve öldürülme teşebbüsüne bile maruz kalır. Descartes felsefesinden etkilenerek İlkeler’i yazar. Bir süre sonra fikirleri ün salmaya başlar. Fikirlerini ve öğretilerini yayma şansını elde edince verdiği derslerden para almaz aksine bir öğretmenin öğrencilerine para vermesi gerektiğini düşünür.

Spinoza için tanrı doğadır, doğa da tanrıdır. Spinoza’nın tanrısı yaratıcılık özelliklerine sahip olmamak ile beraber insanlık özellikleri de göstermemektedir. Onların insana merhamet, acıma ve sevgi göstermesi beklenemez bir durumdur. Etrafımızda meydana gelen her olay, var olmuş ve olacak her hareket Tanrı’nın anlaşılması olanaksız olan doğasının bir yansımasıdır. Ona göre Tanrı ve tanrı kavramı, bu dünyadan ayrı olarak düşünülemezdi; bu düşünceyi, mantığa ve matematiğe ihanet olarak görmekteydi. Yani Spinoza’nın anlayışına göre ‘’Tanrı’yı seven kişi, karşılık olarak Tanrı’nın da onu sevmesi için çabalayamaz.’’dı. Her şeyin sevgiyle aşılabileceğini, karşılıklı nefretin yeni bir nefrete gebe olduğunu, nefretin ancak sevgi ile yok edilebileceğini belirtmiştir.

Aynı zamanda spinoza felsefesini önemli kılan görüşlerin başında bizlere “insan” olduğumuzu, bedenimiz, öfkemiz, sevincimiz ve arzularımız ile ele alması ve buna birkaç örnek göstererek farkına vardırıyor olması geliyor sanırım. Spinoza’daki insan anlayışının felsefi sistemiyle, kurduğu geometrik metafizik bütünlükle doğrudan bağlantılı zorunlu bağlamları da vardır. Bu töz anlayışı, evreni zorunlu bağlantılar sistemi olarak açıklamak üzere kurulur. Spinoza bize her duygunun bir fikre sahip olması ile ortaya çıktığını ifade etmektedir. 

Kendisinin dogmatizme karşı yazdığı yazı da şöyle demektedir;

Tanrı şöyle derdi:
Dua etmeyi bırak ve göğsüne yumruk atmaktan da vazgeç. Yapmanı istediğim şey, dünyaya çıkıp hayatının tadını çıkarman. Eğlenmeni, şarkı söylemeni ve senin için yaptığım her şeyin tadını çıkarmanı istiyorum. Kendi inşa ettiğin o soğuk ve karanlık tapınaklara gitmeyi bırak. Oraların benim evim olduğunu söylüyorsun. Benim evim dağlarda, ormanlarda, nehirlerde, göllerde, plajlarda. Yaşadığım her yerde sana olan aşkımı orada ifade ediyorum. Sefil hayatın için beni suçlamayı bırak; sana hiçbir zaman yanlış bir şey olduğunu ya da günahkâr olduğunu ya da cinselliğinin kötü bir şey olduğunu söylemedim. O yüzden seni inandırdıkları her şey için beni suçlama.
Benimle hiçbir ilgisi olmayan sözde kutsal yazıları okumayı bırak; gün doğumunda, bir manzarada, arkadaşlarının gözlerinde, küçük bir çocuğun gözlerinde beni okuyamıyorsan beni hiçbir kitapta bulamazsın. Güven bana ve benden istemeyi bırak. Bana işimi nasıl yapacağımı mı söyleyeceksin?

Benden bu kadar korkmayı bırak. Seni yargılamıyorum, eleştirmiyorum, sinirlenmiyorum, rahatsız etmiyorum, cezalandırmıyorum. Ben saf aşkım. Benden özür dilemeyi bırak, affedilecek bir şey yok. Eğer seni ben yaptıysam; seni tutku, sınırlamalarla, zevklerle, duygularla, ihtiyaçlarla, tutarsızlıklarla, özgür iradeyle doldurdum. Sana verdiğim bir şeye cevap verirsen seni nasıl suçlayabilirim? Seni olduğun gibi, olduğun için nasıl cezalandırabilirim? Sence tüm çocuklarıma sonsuza kadar kötü davranılan bir yer yaratabilir miyim? Nasıl bir tanrı bunu yapabilir?

Her türlü emirleri unut, her türlü yasayı unut; bunlar seni manipüle etmek için, seni kontrol etmek için senin suçluluk hissetmeni isteyenlerin kurgusu. Benzerlerine saygı göster ve kendin için istemediğin şeyi onlara yapma. Senden tek istediğim; hayatına dikkat etmen ve de buna aklının rehberin olması.

Sevgilim, bu hayat bir test değil; ne bir basamak, ne bir adım, ne bir prova, ne de cennete doğru bir başlangıç. Bu hayat, şu anda ihtiyacın olan tek şey. Seni tamamen özgür kıldım; ödül yok, ceza yok, günah yok, erdem yok. Kimse skor taşımıyor, kimse kayıt tutmuyor. Hayatında bir cennet veya cehennem yaratmak için kesinlikle özgürsün. Bu hayattan sonra bir şey olup olmadığını söyleyemem, ama sana bir tavsiye verebilirim: bu hayattan sonra bir şey yokmuş gibi yaşa. Düşün ki; bu hayat senin zevk alman, sevmen ve var olman için tek şansın. Yani, eğer hiçbir şey yoksa sana verdiğim fırsattan zevk almış olacaksın. Ve eğer varsa, sana iyi mi kötü mü diye sormayacağım. Sana soracağım şeyler; beğendin mi, eğlendin mi, en çok neyi beğendin, ne öğrendin?

Bana inanmayı bırak. İnanmak; tahmin etmek, hayal etmektir. Bana inanmanı istemiyorum, beni kendinde hissetmeni istiyorum. Sevgilini öptüğünde, küçük çocuğunu yatırdığında, köpeğini okşadığında, denizde yüzdüğünde beni hissetmeni istiyorum. Beni övmeyi bırak. Nasıl bir bencil tanrı olduğumu düşünüyorsun ki?
Övülmekten sıkıldım, teşekkür edilmekten bıktım. Minnettar hissediyor musun? Bunu kendine, sağlığına, ilişkilerine ve dünyaya göz kulak olarak ifade et. İzlendiğini mi hissediyorsun? Neşeni ifade et. Beni övmenin doğru yolu bu. İşleri zorlaştırmayı bırak ve benim hakkımda birilerinin öğrettiklerini tekrar etmekten vazgeç. Emin olabileceğin tek şey; burada olduğun ve yaşadığındır. Bu dünya harikalarla dolu. Neden daha fazla mucizeye ihtiyacın var ki? Neden bu kadar çok açıklama olsun ki?
Beni dışarıda ararsan bulamazsın.
Beni içinde bulursun.


Kaynak ve İleri Okuma

salihogluefe.medium.com

mutlaktoz.wordpress.com

Ulus Baker “ Yüzeybilim Fragmanlar”

Şevval FALAY

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.