Aptal Puma Sendromu

0 2.695

Aptal Puma Sendromu, emek-mükâfat denkleminin ölçülmesinde çok faydalı olan bir kavramdır. Pumalar vahşi oldukları kadar da zeki hayvanlardır, kendilerine has hesaplamaları vardır. Bu hesaplamalar, harcanan enerji ile kazanılacak enerji arasındaki dengeyi sağlamak üzerinedir. Pumalar ava çıktıklarında kendilerine bir hedef belirlerler ve bu hedef peşinde koşunca ne kadar enerji kaybedeceklerini ve hedefi elde edince ne kadar enerji kazanacaklarını hesaplarlar. Eğer avları onların enerjisini tatmin edecek düzeyde ise peşini bırakmazlar, lakin değmeyecek bir ziyafet için gereğinden fazla enerji harcayacaklarını düşünürlerse işte o zaman erkenden pes ederler. Pes etmek onlar için korkaklık veyahut zayıflık değildir. 

İnsanlık için de pes etme özelliğinden bahsetmek gerekir; çünkü birey her zaman her istediğini elde edemez ya da elde eder fakat bu yolda daha fazlasını kaybeder. Burada hiç uğraşmadan en başta pes etmekten bahsetmediğimizin altını çizmekte fayda var. Muhakkak ki bir mücadele ortaya konmalıdır fakat gösterilen mücadele o yolda vazgeçilen unsurlar ya da harcanılan zaman bireyi yolun sonunda pişman edecekse işte o yol bitmeden ilk sapakta dönmek gerekir. Fayda-maliyet analizinde hanenize yükselen maliyet çıkıyorsa ufaktan oradan uzaklaşın…

Pumalar bu dengeyi çok iyi sağlarlar, fakat biz insanlar bu dengeyi sağlama konusunda çok da başarılı sayılmayız. Sadece fiziksel olarak mücadele etmekten bahsetmemek gerek, sonuçta bir insan hayatında binlerce tecrübe ile karşılaşmaktadır. En basitinden şu şekilde bir benzerlik kurulabilir; birey elindeki bir miktar para ile bir ticarethane almaya karar verir, fakat dükkâna harcadığı para o dükkânın kendisine getirisinden fazla olacak ise bu işe girişmesi çok da mantıklı değildir. Elbette her yatırımcının mutlaka bir “sıfırdan başlama” hikâyesi vardır ancak hiçbir yatırımcı kaybedeceği kesin olan bir işe ya da risk oranı oldukça yüksek olan bir işe rahatça girişmez, sıfırdan başladıklarında dahi yüzde bir bile olsa bir kazançları vardır ve buna risk derler.

Bu sendromu sosyal hayatta da dillendirmek mümkündür; çevredeki insanlar için bir şeyler yaparsınız, onlar için zaman, para ya da bir takım manevi unsurları sarf edersiniz. Bunu yaparken de ister istemez bir beklenti içine sürüklenilir, örneğin birisi ile iyi arkadaş olmak için ona zaman ayırır ve karşılığında (en azından vefa olarak) onun da size zaman ayırmasını istersiniz. İnsanların hayatında önemli bir yere sahip olmak ya da bir şeylere ulaşmak için yaşar ve mücadele ederiz, çoğu insan için verdiğimiz emek ve aldığımız sonuç teraziyi pek de dengede tutmaz. Ancak bazı insanlar vardır ki ’’İyi ki tanımışım’’ dersiniz, o insanlar için vazgeçtiğiniz şeylerden pişmanlık duymazsınız. Hayatımıza böyle insanları kazandırdığımız müddetçe mutlu oluruz. Sonunda mutlu olmayacağımızı bildiğimiz birisinin peşinde uzun uğraşlar vermek “Aptal Puma Sendromu” olarak ifade edilmelidir. Sonuçta bir insanın kendinden daha değerli hiçbir şeyi yoktur ve kendi huzuru için uğraş vermelidir.

Doğal olarak insan kendisine şu soruyu sorar; “Ben nereden bilebilirim? Geleceği göremem’’ İşte bu çok yanlış. Geleceği göremeyiz belki ama insanların bize yaklaşımı, tavrı, davranışı ve sadakat düzeyi aslında onlar ile geleceğe dönük olarak ne kadar ileri gidebileceğimizi bize ufaktan da olsa belli eder. Mantıklı bir birey kendisine zarar veren, kendisini mutsuz eden ve güven vermeyen birisi için çok mücadele etmez, eğer ki yine de mücadele ediyor ise o kişi o yolun sonunda çok üzülür. 

Realist olmayı bir kenara bırakıp biraz da egomuzu tatmin edelim. Her zaman boyumuzdan büyük hedefler peşinde koşacak değiliz, bazen potansiyelimizin çok daha altındaki hedefleri de kovalarız. Pumalar bir tavşan peşinde koşarken harcayacağı enerjiyi kullanmayıp onun yerine aynı enerji ile geyik peşinde koşarlar çünkü tavşan için harcadıkları enerji o tavşanla beslenmelerine değmeyecektir, ancak geyiğe yönelirler ise fazlasıyla enerji kazanabilirler. Günlük yaşamda görüyoruz ki bazı insanlar kendi potansiyellerinin farkında olamıyorlar. Aslında daha iyi bir hayat sürme kapasiteleri olmasına rağmen kendilerini tavşan patisindeki ekmek kırıntıları ile mutlu etmeye çalışıyorlar. Küçük kırıntılar da değerlidir ancak bu kırıntılar için harcadığınız emek ederinden fazla ise orada bir sorun var demektir. Tavşan peşinden koşmayın, onları sevin 😊

Bazı hikâyeler vardır ki onların sonu baştan yazılmıştır, sonunu baştan bildiğimiz bir hikâyede eğer kazanan biz olmayacaksak veya kazancımız bizi tatmin etmeyecek ise mücadele etmeye gerek yoktur, pes edebilirsiniz. Bir insanın karşısına ömrü boyunca çok fazla şans çıkar ve şansların hepsini değerlendirmesi mümkün değildir. Birden çok hedef peşinde ya da değmeyecek bir hedef peşinde koşmaktansa az ve öz bir hedefin ardından koşturmak her zaman daha avantajlıdır. Kendinizce düşünün, hesaplayın, ölçün, biçin, tartın ve karşınıza çıkan bu fırsat için harcadığınız emek aldığınız mükâfata değecek mi? 

Eğer değeceğini düşünüyorsanız bu zafer olur, alacağınızı düşünüp de alamaz iseniz bunun adı tecrübedir. Alamayacağınızı bildiğiniz halde mücadele ederseniz buna aptal puma sendromu denir, lakin hiçbir şey için mücadele etmeden öylece duruyor iseniz bu da insan tembelliğidir. 

Berkan YAYLA

 

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.