Hastasıyız dede, hastasıyız Hacı abi, hastasıyız Ayşe teyze. Biz bu çağın hastasıyız, cümbür cemaat hastasıyız.
Hepimiz biraz hastayız, belki de çok hastayız da bize teşhis koyulmasın diye iyiyiz numarası yapıyor olabiliriz. Kimimiz kafayı sıyırmış, kimimizin tahtaları çürümüş, kimimizin kafası leyla, kimimizin kafası bir milyon, kimimiz alla beni, pulla beni kafasındayız. Yani çoğumuzda vaziyet çıldırmışlık, kendini kaybetmişlik hali…
Hepimizin kendine göre farklı dünyası, kendine göre haklı(!) sebepleri var.
Genelimizde konjöktürel süreçler gereği yarım yamalak vicdanımızla, her şeye öznel olarak ve sadece kendi penceremizin manzarasından gören dar açılı bakışımızla, samimi olarak empati kurmaktan kaçınan zihnimizle, kendi fikrimizden daha iyi, daha üstün fikir olamayacağını kafamıza sabitleştirmemizle, kitaplara, bilen insanlara, yazılı kaynaklara bakma, danışma ihtiyacı bile görmeyişimizle aslında bu çağın sabit fikirli, müstakbel mankafalı toplumsal ve sosyal hastalarıyız biz. Sabit fikirlilik, sübjektif anlayış, empati kuramama hastalığımız öyle üç-beş kişi değil, toplumun genelinde var bu hastalık. Yani anlayacağınız vaziyetimiz fena…
Yığınla insan topluluğu özeleştiri yapmıyor, kendinden kaçıp duruyor sürekli. Olup biteni, yaşadıklarını, olması gerekenleri sorgulamıyor ve hatalarını görmeye ihtiyaç bile duymuyor.
“En doğrusu, en iyisi benim, benim fikrim, yaptıklarım, önerdiklerim doğru olan şeylerdir eminim” modunda herkes. Herkes kendi aynasında en mükemmel, çoğunluğun bakış açısında kendileri dünyanın yedi harikasından biri. Herkesin kafa konforu rahat, yastık koyalım kafa konforumuz aman bozulmasın sakın!
Çoğunluğun anlayış dünyasında: Oturup kafa yorayım da bu kadar bozukluk neden meydana geliyor veyahut bu toplumsal tükenmişliğimizin sebebi nedir, benim bu yanlışlarda hiç mi payım yok? Bir yerden tutup düzelteyim, ama ilk önce kendimi düzelteyim, benim hatalarım neler, kendi hatalarımı düzelteyim” diye dert etmiyor kendine.
Herkes mükemmel ama herkes birbirinden şikâyetçi! Şikâyet edilen bu kesim kim o zaman? Herkes mükemmelse bu oyunbozan abiler, ablalar kim?
Hırsızlık yapanlar, insan canına kıyanlar, çocuklara, kadınlara tecavüz edenler, küfür-hakaret edenler, başkasının düşüncesine saygı göstermeyenler, uyuşturucu kullananlar, intihar edenler, karısını, çocuklarını terk edenler onları aç bırakanlar, muhtaca, fakire ekmek vermeyenler, yetimin, miskinin, sahipsizin hakkını yiyenler, mültecilere zulüm edenler, hak sahibinin hakkını yiyenler kim o zaman? Hangi ülkenin vatandaşı? Farklı bir gezegenden gelmiş hangi evin bireyleri? Kimin çocukları bunlar?
Hepimiz mükemmelsek bu kadar yanlışı yapan kimler? Caniliği, zulmü, haksızlığı, adaletsizliği, toplumsal bozulmayı, gençliği mahvetmeyi, kadınları cinsel bir obje olarak görmeyi, güzel ahlaktan uzaklaşmayı, kalplerimizdeki merhameti yok etmeyi, maddiyat için her türlü kötü eylemi yapmayı sağlayan kim ve kimler o zaman? Bizim hiç mi suçumuz yok, hepimiz mi masumuz, hepimiz mi tertemiziz, hepimizin mi bu kötülüklerde payı ve sorumluluğu yok? Sorumluluklarımızdan, bozulan şeylerden hepimizin payı olduğu gerçeğinden nereye kadar kaçabileceğiz? Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşamıyor, en geç birkaç yıl sonra bizim kapımızdan, penceremizden, bir yerlerden gelip bizi buluyor ve bize de dokunuyor. İnsanca yaşamayan herkese, adil olmayan, iyiliği benimsemeyen ve yaymayan, rahatının gereği hakkaniyeti görmezden gelen, kötülüğün oluşmaması için sebepleri ortadan kaldırmaya çalışmayan herkese dokunacak bu toplumsal zehirli yılan. İnsanlığın gerektirdiği şekilde kendi iç ve dış dünyasında inşa eden ve başkalarının dünyasında da somut bir örneği olan insanlar dünyayı değiştirecek, hayatı ve toplumu güzelleştirecek. Kendini düzeltemeyenler, değiştiremeyenler, toplumun bozulmasında her gün biraz daha pay sahibi olacak ve bir gün bu toplumsal bozulmanın herkesi etkileyeceği gerçeğiyle karşı karşıya kalacak. Herkesin kafa konforunu bozup, rahatından taviz vererek, insanı, toplumu, zamanı, hayatı sorgulayarak, özeleştiri yaparak, empati kurarak objektif bir bakış açısıyla iyiyi, doğruyu, faydalı olanı bulup güzel bir yaşam ve dünya inşa etmek zorundayız.
Kafa konforuyla işler kendiliğinden düzelmiyor be abi…
Ahmet ARSLANHAN