1970’ler: Toplumunun İkiliklerinde Müzik

0 3.016

1970’ler Türkiye açısından darbe ile başlayıp darbe ile biten uzun bir on yıl olmuştur. Öyle ki bu dönem için “askeri diktatörlük dönemi” yakıştırmasını yapılmıştır. Genel anlamda bu yıllar zıtlıkların tavan yaptığı, ikiliklerle dolu ve ak-kara ayrımının yaşandığı yıllardır. İdeolojiler dünyada olduğu kadar, ülke içi pratiklerde de kutuplaşmıştır. Dünyadaki iki kutupluluğun kapitalizm ve sosyalizm olarak sürdürdüğü Soğuk Savaşı zirvelere ulaşırken, ülke içindeki milliyetçi ve komünist kavgası da silahlanmalara varacak şekilde yoğunlaşmıştır. Ülkedeki sağ-sol çatışmaları olarak süren bu kavganın boyutu da dozu da suikastlerle ve mezhep çatışmaları ile artmış ve genişlemiştir.

Ülkenin siyasal yapısındaki bu sarsıntı ve şiddet, ülkedeki toplumsal yapıyı doğrudan etkilemiştir.  Artan yayın olanaklarının sayesinde topluma ulaşma ve etkileme olanağı sağlayan araçlardan bazıları roman, dergi gibi yayınlar ve müziktir. Yayınlar farklı düşünce yapılarının ifade edilmesi için doğrudan araç olarak kullanılmıştır. Dönemin dergilerinden “Türkiye Defteri”, Kemal Tahir’in tahayyülü ile oluşarak çağdaş dergilerden farklı bir amaç edinmesi bakımından önemlidir. Dergi kamuoyu oluşturma amacındadır ve bunu devlet ve toplum arasında bir aracı rolü ile yapmaktadır. Parti ve ideolojilere eklemlenmek yerine Türk toplumuna has ve özgü olan bir perspektifle dayatılan konular dışındaki konulara odaklanmaktadır ve bir yönüyle Türkiye gerçeğini edebiyat ve siyaset yoluyla değiştirmeye çalışmaktadır. Saldırganlaşmadan fikir kavgalarının yapılması amaçlanan bu dergi dönemin ilk yarısında etkili olarak bir kamusal alan yaratsa da Türkiye için önemli olan ve olacak olan bazı meseleleri gözardı etmiştir. 1970’lerde siyasal olarak eklemlenen Halkın Dostları, Yeni A, Milliyet gibi birçok dergiye ve gazeteye rağmen Türkiye Defteri siyasetten uzak kalması ve devlet-toplum arası aracı rolü ile 12 Mart sonrası kısa bir kesintiye uğrasa da varlığını ve yayımını sürdürmüştür.

Ancak aynı dönemde, Barış Manço’nun şarkısının gitarla çalınan bir versiyonu, “gitarcı gitarı erotik çalıyor” diye TRT tarafından reddedilmiştir. TRT denetimi 1970’lerde sesi gür olarak duyulan bir durumdur. Ancak TRT denetiminden daha gür sesli olan ve toplumu etkileme kudretinde olan bir tür vardır ki, denetime rağmen varlığını sürdürmüştür. Bu tür, “acının ve kederin müziği” olarak algılanan arabesktir. Arabeskin öncüsü ve hatta “babası” –her ne kadar onun kendine has bir özgün müzik yaptığı ileri sürülse de- Orhan Gencebaydır. TRT’nin 1979’da özgürleştireceği bu tür, varlığını sürdürmüş ve kitleleri etkilemeyi başarmıştır. Alt kültüre, yoz olan kültüre ve gecekondu kültürüne ait bir müzik olarak görülen arabesk, içerisinde birçok ikilikleri barındırmaktadır. Özellikle Orhan Gencebay arabeskinde sözlerin ön planda olması onu Türk müziğine yakınlaştırırken, bu tür müziği ve tınısı bakımından Batı müziğini de içermektedir.

“Dünya bir dert hanesiyse ben çilemi doldurmuşum,

Bir mektepse eğer hayat ızdırapla okumuşum,

Yokluk hasret keder ile geçerken ömrüm,

Mutluluğu ararken seni bulmuşum,

Hem yakınsın, hem uzaksın, hem gerçeksin, hem yalansın,

Izdırabın zehri sende, sen hayatsın.” (Orhan Gencebay, Uğrunda Bir Ölmek Kaldı, 1974)

 

Orhan Gencebay’ın 1974 yılında çıkan “Hatasız Kul Olmaz” adlı albümünün sekizinci şarkısı “Uğrunda Bir Ölmek Kaldı”nın bu sözlerinde arabesk müzik ile dönemin toplumunun var olma, benlik ve yaşam algısının izleri görülebilir. Elbette Orhan Gencebay’ın eserlerinde tekrarlanan 1057 adet aşk-sevgi kelimelerine rağmen ana temanın tamamen varoluş ve yaşamsal algılar içerdiğinin savunmasını yapmıyoruz. Orhan Gencebay’ın arabeski geleneksel aşk anlayışını sürdürmektedir de zaten. Yalnızca bu sözleri yaşatan ortamın ruhunu anlamaya çalışarak toplumsal çıkarımlarda bulunma çabasındayız. Bu dizelerden anlaşılan toplumsal çevrede yokluk, keder ve özlem vardır. Ancak bu durumu normalleştiren bir bakış açısına ek olarak bir mutluluk arayışı yani umut da söz konusudur. Bu durum 1970’lerin bir açıdan “umut” ile anlatmasını destekleyen bir örnek olabilir. Bahsedilen yakın-uzak, gerçek-yalan gibi ikilikler de 1970’lere epey uygun görünmektedir. Bu ikilikler ilk paragrafta sözünü ettiğimiz dünyaya hakim ideolojik ikiliklerden, ülkedeki sağ-sol çatışmalarına dek pek çok zıtlıklar rüzgarının etkisi olabilir. Aşk duygusunun hakimiyeti ile ifade edilen ve ızdırabın zehri olacak olan kişinin hayata benzetilmesi ve bu hayatın bahsedilen ikilikleri barındırıyor olması her dönem için bazı anlamlarda uygun olsa da 1970’ler için çok daha uygundur.

 

Kaynakça

Rıza Tura, “’68’ ile ‘71’ Arasında Sıkışan Zaman 70’li Yıllar”, Defter, 37, Yaz 1999, 35-46.

Mehmet Ö. Alkan, “Altmışlı Yıllarda Günlük Hayatın Siyaseti”, Mete Kaan Kaynar (der.), Türkiye’nin 1960’lı Yılları, (İstanbul: İletişim Yayınları, 2017), 933-986.

Meral Özbek, Popüler Kültür ve Orhan Gencebay Arabeski, (İstanbul: İletişim Yayınları, 1991).

Mete Kaan Kaynar (der.), Türkiye’nin 1970’li Yılları, (İstanbul: İletişim Yayınları, 2020), ilgili sayfalar.

 

Ayça Nur DURSUN

 

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.