Seri Katiller ve Psikopatlık

0 3.733

“Psikopatlar deli değildir. Ne yaptıklarının ve yaptıklarının sonuçlarının tamamen farkındalardır.” (Hannibal)

“Tavuk mu yumurtadan çıkar, yoksa yumurta mı tavuktan?” sorusuna benzer bir şekilde ben de sizlere şu soruyu sormak istiyorum. Her psikopat birer seri katil midir? Her seri katil birer psikopat mıdır? Kemerlerinizi bağlayın, bu yazıda hem sorumuzun cevabını bulmaya, seri katillerin genellikle hangi düşünce yapılarında olduğunu anlatmaya çalışacağım. İyi okumalar…

Seri katil anormal kişisel bozukluklar sonucu, 30 günden daha uzun bir zaman diliminde ve arada bekleme dönemleri de olacak şekilde 3 veya daha fazla kişiyi öldüren kişiye denir. Peki, neden öldürürler? Bunun genellikle en temel sebebi cinsel olarak bir nedene dayanır. Seri katiller kurbanlarını genelde aynı sıklık ve kurgu biçimiyle seçer ve yaşamına son verir. Örnek verecek olursak meslek, görünüş, cinsiyet, yaş grubu vs. bu liste böyle uzayıp gider. Kavram ilk olarak 1970’li yıllarda eski FBI ajanı Robert Lessler tarafından kullanılmıştır. Kavramın ortaya çıkmasından çok uzun zaman önce de toplu cinayetler var olmuş olsa da teknik olarak işleyen kişinin yöntemi ve psikolojisinin farklı olması toplu cinayetten farklı bir şekilde seri cinayet kavramını ortaya çıkarmıştır.

Tabii her seri katil cinsellik veya onun getirdiği kurguyla olmaz. Dünyaca ünlü seri katillerden birisi olan The Iceman mahlaslı Richard Kuklinski ailesini mafyadan koruyabilmek ve daha fazla para kazanıp onlara iyi bakabilmek için mafyanın isteği ve emri üzerine bu işlere girmiştir. Bizim konumuz bu gibi seri katiller değil, bizim burada yazacağımız seri katil profili yaşadığı iç buhranlar ve travmalar yüzünden seri katil olanlar ile ilgilidir.

Peki, bir insan nasıl seri katil olabilir? Onu bu duruma itenler nelerdir?

1988 yılında psikolog John Norris yapmış olduğu yaklaşık 500 görüşmeden sonra seri katillerin 7 psikolojik aşamadan geçtiğini belirlemiştir. Bunlar; Aura aşaması, Kurban bulma aşaması, Flört aşaması, Yakalama aşaması, Cinayet aşaması, Totem aşaması, Depresyon Aşamasıdır.

Bu 7 aşamayı kısaca özetlemek gerekirse;

Aura aşaması: Kişi bu aşamada kendisiyle sosyal ilişkileri arasına mesafe koymaya başlar. Bir dereceye kadar kendini gerçeklikten uzaklaştırır. Bu durum aile ve arkadaşlar tarafından fark edilemeyebilir. Fantastik düşüncelerde artış olur ve bu artış kendisini şiddet içeren cinsel düşünceler veya başka şiddet içeren fanteziler olarak göstermeye başlar. Madde ve alkol kullanımında büyük bir artış gözlemlenir.

Kurban bulma aşaması: Bu aşama potansiyel kurbanların mekânı hakkında bir fikir oluşturma sürecidir. Kişi, tanıdıkları veya kendilerinin yanında rahat olabildikleri kurbanları arama sürecinden geçer.

Flört aşaması: Bu aşamada kişi, kurbanın güvenini kazanmaya odaklanır. Fakat bu aşamanın altını çizmek gerekirse bu aşamayı daha cesur, planlı ve sosyal olarak gelişmiş katiller kullanır. Örnek vermek gerekirse: Ted Bundy.

Yakalama aşaması: Anlaşıldığı üzere bu aşama katilin niyetini tam olarak ortaya koyduğu aşamadır.

Cinayet aşaması: Bu aşamada kişi, cinayeti kendi açısından kendi yöntemiyle yaptığı bir ritüel olarak görür.

Totem aşaması: Bu aşamada da kişi büyük bir düşüş yaşar. Bir bakıma fantezisinden uyanır. Aslında bu iniş ve çıkışların katilin bir ritüel gerçekleştirmesi için temel itici güç olduğu söylenmektedir.

Depresyon Aşaması: Yedinci ve son olan bu aşamada kişi bir sonraki cinayetine karar verme eğilimindedir. Çünkü kişi büyük bir duygusal çöküntü yaşar. Bu çöküntü günler, haftalar, aylar alabilir. Kişi cinayetini izlediği film ve dizilerdeki cinayetlerle karşılaştırır ve tatmin olmaz. Bu aşama o kadar yoğundur ki kişi intihar edecek gücü bile kendinde bulamaz. Ancak bu zamanı atlatan kişi fantezi dünyasına geri döner, bir sonraki cinayetini kurgulamaya başlar.

Seri katillerin neredeyse -altı çizilerek- neredeyse tamamında bir travmatik bozukluk vardır. Çocukluk zamanlarında yaşanılan travmalar ise başı çekiyor. Bu travmalara örnek olarak; fiziksel veya cinsel taciz, aile işlev bozukluğu, duygusal olarak uzak ve yoksun ebeveynler gibi sorunların altında büyümüşlerdir. İnsan ilişkileri kopuktur, gerçek ve olgun ilişki kuramazlar. Tüm bunların getirdiği sebeplerle empati yapamazlar ve merhamet, vicdan, masumiyet, suçluluk, sevgi duyguları hiç gelişmemiş veya yoktur. Tamamen dürtüler ve ihtiyaçlar doğrultusunda hareket ederler. Bu ruh yapısı ile kendilerini cinayet işlemek zorunda hissederler, belki de cinayet işlemek zorunda olduklarını düşündüren şeyler yaşadığı acıları başkalarının da yaşaması isteği veya o travmatik olayların getirdiği eziklik hissini içlerinden söküp atmak olabilir.

Türk Psikiyatr Ayhan Akcan seri katilleri şöyle açıklamaktadır: “Kurban üzerinde sadistik bir kontrol kurma isteğinde olmak, genellikle tanımamak, cinayet sonrası psikolojik tatmin duymak seri katillerin ortak özellikleridir. Her seri katilin cinayet işleme biçimi farklıdır. Seri katili öznelleştiren de bu cinayet işleme biçimidir. Zaten isimleri ile hatırlanmazlar, cinayet işleme biçimleri veya aletleri ile hatırlanırlar. Kolici, çivici, testereci gibi… Bu cinayet işleme biçimi seri katilin muhtemel psikolojisini ve özelliklerini de yansıtır.” Fakat yapılan araştırmalar sonucunda seri katillerin belirli sabit bir prototipe sahip olmadığını ortaya koymaktadır.

FBI Suç Sınıflandırma kitapçığında seri katiller üç kategoriye ayrılır. Bunlar; Organize Saldırganlar, Organize Olmayan Saldırganlar, Hem Düzenli Hem Düzensiz Karakter Gösteren Saldırganlardır.

Değineceğimiz bir başka nokta ise “Kadın seri katil yoktur” anlayışıdır. Bu anlayış tabii ki yanlıştır. Çok az rastlansa da bazı araştırmalara göre kabaca her beş veya altı seri katilden bir tanesi kadındır. Ama erkek katillerden önemli farklılıkları vardır. Sadist eğilimleri daha azdır. Kurbanlarına işkence eğiliminde değillerdir. Kurbanını yaralama ve sakatlama eğilimi daha azdır. “Kontrol etmek” temel motivasyonlarıdır ve bu motivasyon erkekler ile benzerdir. Öldürmek için en çok başvurdukları yöntem zehirlemedir. Kadın seri katillerin en zor noktası ise onlar hakkında araştırma yapmanın zor olmasıdır. Çünkü sayıca daha azlardır ve yakalanmaları, tespit edilmeleri için yapılan çıkarımlar daha azdır. Erkek seri katillere göre daha titizlerdir. Cesetlerini geride bırakma ve kanıt bırakma oranları erkeklere göre daha düşüktür. Belirgin bir şekilde ilk cinayetleri ve son cinayetleri arasındaki zaman erkeklere göre çok çok uzun sürelidir.

Kadın seri katile en büyük örnek ise Aileen Wuornos’tur. Kendisi Florida’da bir hayat kadını olarak çalışmış ve müşterilerini öldürmüştür. Hakkında belgesel ve film vardır. (Charlize Theron’un oynadığı Monster filmi)

Yukarıda psikopatlar için sorulan soruya cevap verecek olursak bir psikopatın en temel özelliği empati eksikliğidir. Bunun yanında sürekli olarak yalan söyleme eğilimi, heyecan ihtiyacı ve narsisizmdir. Bu empati eksikliğinin ise erken çocukluk hatta bebeklik döneminde bir travmanın sebep olduğu ve bu travma yüzünden duygusal tepkilerini bastırarak böyle yetiştiklerini ve bunun empati eksikliğine sebebiyet verdiği iddia edilir. Psikopatlıktan mustarip kişiler hayatlarının hiçbir döneminde travmaya uygun sorumlulukları öğrenmezler ve katiyen başka duyguları geliştirmezler. Bu yüzden başkalarıyla empati kurmakta zorluk çekerler. Bu kişiler nasıl hissedeceğini bilmeden büyür ve bunun yerine duyguları veya duyguların doğru görünüşlerini düşündükleri tezahür ettirmeyi öğrenir. Dış dünyaya karşı giymeyi gereken “maskelerini” bilirler.

Genel olarak seri katiller psikopatiden mustarip olsa da, psikopat oldukları için pişmanlık ya da empati duyguları olmadığı için, karar alma süreçlerinin hatalı olduğu rahatlıkla söylenebilir. Böylelikle seri katillerin hepsi psikopat değildir, her psikopatta seri katil değildir. Onların birçoğu kendilerini sürekli olarak saklar ve yukarıda dediğimiz gibi insanlara karşı kullanacakları “maskeyi” çok iyi bilirler. Bir psikopatı anlamanın en iyi yolu bu kavramın ne olduğunu enine boyuna bilerek ona göre yargılama yapmaktır.

 

Gürsel AYAYDIN

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.