Anadolu’da Antik Roma ve Helen Sikkeleri

0 6.569

Akdeniz coğrafyasına yayılmış olan kent-devletleri (poleis) ve koloniler (apoikiai) Roma İmparatorluğu’nun boyunduruğuna girdiklerinde de yüzyıllardır devam ettirdikleri sikke basım geleneklerini durdurmamışlardır. Roma İmparatorluğunun hakimiyetinin ulaştığı coğrafyalarda bir yandan Roma devletinin sikkeleri tedavüldeyken öte yandan kent-devletlerinin kendi sikkeleri de kullanılmaktaydı.

Roma kartalının egemenliği ve koruculuğu altındakikentlere kendi paralarını basma ve kullanma ayrıcalığıverilmiştir. Sikkelerin ön yüzünde Roma imparatorunun portresi yer alırdı ve unvanlarıyla beraber adı yazılırdı. Arka yüzünde ise sikkeyi darp eden şehir devletinin adı (ethnikon) ve o kentin seçtiği kendine özgü sikke tipi yer alıyordu. Böylece hem belirli düzeyde de olsa yerel yönetimde serbest oluyordu hem de kentlerin bozuk para ihtiyaçları gideriliyordu.

Kendi sikkelerini basan şehir devletleri imparatordan veya mevcut Roma valisinden izin almak zorundaydılar. Bunun yanında, sıra itibari değer ile maliyet arasındaki farktan ortaya çıkan darp vergisinin devlet kasasına yatırılması zorunluydu. Bu yüzden Roma İmparatorluğu Dönemi’nde kentler sürekli ve düzenli olarak sikke basmamışlardır. Bazı kent devletleri çok nadir dönemlerde sikke basarken bazı kentler sadece bir veya iki imparator döneminde sikke darpetmiştir. Mesela Lykia bölgesindeki kent devletleri bir istisna olarak İmparator III. Gordianus (MS 238-244) döneminde sikke basmışlardır. Kent sikkelerinin basımı Septimius Severus (MS 193-211) hakimiyetinde zirve noktasına ulaşmış, MS 3. yy. başlangıcından itibaren azalmaya başlamıştır. MS 3. yy. ortalarından itibaren pek çok kent devleti sikke basımını bırakmıştır. Bugüne kadar basılmış en geç dönem kent sikkesi İmparator Tacitus döneminde (MS 275-276) Pamphylia kentlerinden Perge’de darp edilmiştir.

İmparatorların portreleri sikkelerin ön yüzünde darp edilirdi. Portreler genellikle canlı, karizmatik, savaşçı bir tarzda verilirdi. Örneğin Augustus döneminde darp edilen sikkelerde imparator daima genç ve karizmatik olarak sikkeye darp edilmiş ve bütün imparatorluğa dağılmıştır, böylece uzak diyarlardaki Roma eyaletlerinde imparatorun propagandası yapılmış ve otoritesi sağlam bir zemine oturmuştur. Vazgeçilemez bir iletişim aracı olan sikkeler aracığıyla İmparatorlar kendilerini Roma’dan uzakta yaşayan halklara daha iyi tanıtma imkânı buluyorlardı. İmparatorların güç ve nüfuzları uygun arka yüz betimleriyle de yüceltiliyordu. İmparatorun bir kenti ziyareti, bir zafer, bir ölüm olayı gibi durumlarda özel tipler tasarlanıp, sikkeler darbediliyordu.

Anadolu’daki Helen şehir devletlerinin yaşamı ve kültürel hayatında Helenistik dönemden miras kalan hükümdar kültü geleneği önemli bir yer tutmaktaydı. Roma dünyasında bilinmeyen bu gelenek Augustus’un Cumhuriyeti üstü kapalı monarşi ile değiştirmesiyle beraber Roma eyaletlerinde de başlamış oldu. Augustus bir tek Tanrıça Roma kültü ile imparator kültüne izin vermişti. Ancak onun ölümünden sonraki devirlerde bu gelenek Roma eyaletlerinde yaygınlaşmaya başladı. Pek çok imparatorluk kentinde imparator kültü ve tapınakları oluşturuldu. İmparatorluğu birleştirici bir bağ olan imparator kültü vatandaşların imparatora ve senatoya saygısının ve bağlılığının simgesi olmuştur.

Eyaletlerdeki şehir devletlerinin toplanarak meydana getirdikleri parlamento sayılabilecek “birlik” anlamına gelen koinonlar yaygınlaşmıştır. Koinonlara imparator kültü tapınağına sahip olan metro polis unvanlı kentler başkentlik yapıyordu ve üye delegeler düzenli olarak başkentte toplanıyorlardı.  Hadrianus sikkesinde Bithynia kentlerinin biraraya gelerek oluşturdukları Bithynia koiononu yazısı ve imparator kültü tapınağı bulunmaktadır. Bithynia Koinonununbaşkenti Nikomedeia’nın imparator III. Gordianus döneminde ikinci kez neokoros unvanı aldığı (yani kentte ikinci kez imparator kültü tesis edildiği) yine bir sikke serisi ile anlaşılmaktadır. Sikkenin arka yüzünde tahtta oturan kent tanrıçası Tykhe yana açtığı iki elinde birer tapınak tutmaktadır. Sikkenin lejantından da kentin ikinci defa neokoros unvanını aldığı yazmaktadır.

Yunan şehir devletleri için imparator kültü tapınağının varlığına sahip olmak ve “neokoros” unvanına sahip olmak çok ayrıcalıklı bir durumdu.  İmparator kültüne ev sahipliği yapan kent devletleri için bir onurlu bir unvan olan “neokoros” sözcüğünün anlamı tapınak bekçisidir. Kent devletleri imparator tapınaklarının düzeni, kültün sürekliliği ve farklı dini ritüeller ve törenler yapılmasından sorumlutapınak bekçileri olarak bilinmektedir. Bazı kentlerin birden fazla neokoros unvanı aldıkları görülmektedir. Neokorosunvanlarının sikkeler üzerinde de varlığına rastlanmaktadır.Hierapolis kentinin sikkesinden Elagabalus döneminde Hierapolis’in neokoros unvanı aldığı yani bir imparator kültüne sahip olduğu anlaşılmaktadır. Sikkenin arka yüzünde üç sütunlu bir tapınak içinde imparator ve altta NEWKORWN(neokoron) yazısı görülmektedir.

Roma’nın imparatorluk çağlarında şehir devletlerinin birbirleriyle dostluk anlaşmaları yaptıkları da sikkelerde görülmektedir. Kentler arası sorunların çözülmesi, ticari meseleler, dini sorunlar, onursal bağlılık ve soy ilişkileri gibi pek çok sebeple dostluk anlaşmaları yapıldığı tartışılmaz bir gerçektir. Yunanca uyum, anlaşma manasına gelen “homonoia” kelimesi bu kavramı karşılamak amacıyla kullanılmıştır. Kentler arasındaki anlaşmaların gücünü ve önemini duyurmak amacıyla ortak veya tek taraflı Homonoiasikkeleri basılmıştır. Bu tarz sikkelerin arka yüzünde kentlerin adlarıyla birlikte OMONOIA lejantı görülür. Genellikle anlaşmayı düzenleyen iki kentin ana tanrıları ve tanrıçaları sikke üzerinde betimlenmiştir. Tokalaşan iki el de en çok rastlanılan Homonoia tiplerindendir. Örneğin Ephesos’un Antoninus Pius Dönemi (138- 161) sikkelerinden birinde Ephesos’un Artemisi ile Smyrna’nın baş tanrıçası Nemesis ve Pergamon’un baş tanrısı Asklepios’un betimlendiği görülmektedir. Burada üçlü bir anlaşma söz konusudur. Küçük Asya’nın önde gelen bu üç kenti aralarındaki unvan çatışmalarından kaynaklanan anlaşmazlıklara bu uyum anlaşması ile son vermek istemişlerdir.

Roma’nın İmparatorluk çağlarında Helenistik dönemin vazgeçilmez bir parçası olan agonistik festivalleri, ilgi odağı olmuş ve İmparatorluğun doğusunda bir agon festivali patlaması yaşanmıştı. Roma Kartalının koruyuculuğu altındakidoğudaki şehir devletleri Roma dünyasına karşı kültürel birüstünlüğe sahipti ve buna bağlı olarak agon geleneği yerel festivallerle devam ettirilmiştir. Anadolu şehir devletlerikısmen dini ritüellere bağlı olarak ve bazı siyasi nedenlerin yansıması olarak yoğun agonlar düzenlemişlerdir.

Agon festivallerine ait izlere sahip sikkelere agonistiksikkeler adı verilir. Anadolu’da pek çok kentin sikkesinde agonlara dair bilgiler elde edilmektedir. Mesela Bithyniabölgesinin önemli kentlerinden Nikaia’nın çeşitli agonlara ev sahipliği yaptığı bilinmektedir. İmparator Commodusdöneminde Komodeia agonlarının düzenlendiği kentin sikkelerinden anlaşılmaktadır. Bir masanın üzerinde galip gelenlere ödül olarak verilecek içlerinde palmiye dalı bulunan iki agonistik ödül tacı betimlenmiştir. Masanın alt kısmında agonun adı KOMODEIA yazılıdır

Roma İmparatorluğunun görkemli zamanlarındaneredeyse her kent devleti politikadan uzak bir şekildebelediyecilik işlerine yoğunlaşmışlardı. Bu faaliyetler sikkeler üzerine de yansımıştır.

Kent devletleri darp ettikleri sikkelerin üzerinde yer alan yapılara karşı büyük bir sevgi besliyordu, sahip oldukları haklara ve unvanlara ise büyük bağlılık göstermekteydiler.Mesela Amaseia kenti sikkelerinde kentin bütünüyle bir tasviri görülür. Kentin kuleli sur duvarları içinde tapınakları ve bir sunak görülür. Isauria kentinin Septimus Severus Dönemi sikkelerinde de üç kuleli sur duvarı içinde tahtta oturan Tykhegörülmektedir.

Kilikia kentlerinden Mopsos’un Valerianus dönemi sikkeleri üzerinde Pyramos ırmağı üzerindeki köprünün payeleri içinde “armağan” anlamına gelen DWREA(Dorea) yazısı okunmaktadır. Bu sikkeden köprünün İmparator Valerianus’un kente bir armağanı olduğu anlaşılmaktadır

Ilion (Hisarlık) MÖ 4. yy’dan Roma İmparatoru Gallienus dönemine (MS 253-268) değin sikke darp etmiştir. Kentin Roma İmparatorluğu sikkelerinin arka yüzünde Zeus, Herakles, Athena, Apollon gibi tanrı ve tanrıçaların yanı sıra Hektor, Patroklos, Dardanos, Priamos, Aineas, Paris gibi Troya savaşı kahramanlarının betimlerine de yer verilmiştir. Ilion kenti mitolojik bir yaklaşım tavrıyla; Helenistik dönem ve sonraki dönemlerde Helen ve Roma kültürünün oluşmasında önemli bir etkiye sahip olduğu bilinen ünlü Troyasavaşındaki olayları sikke tipi olarak seçmiş ve kültürel bir hazine olan bu efsaneyi yaşatmakta ve soyundaki kahramanlarile gurur duyduğunu ifade etmektedir.

Örneğin Homeros’un ünlü bir o kadarda kültürel bir hazine olan İlyada destanı heykeltıraşlık, vazo, amfora, gibi sanat ve gündelik eşyalarda resmedilerek canlandırılmış ve buda sikkeler üzerinde kaçınılmaz olarak yansımaya başlamıştır

Kentlerin kuruluşundaki efsaneler, söylenceler ve kurucular (ktistes) Helenistik dönemde olduğu gibi Roma İmparatorluğu döneminde klasik sikke tipi olarak kullanılmıştır. Smyrna (İzmir) kentinin Hellenistik Dönem’deyeniden kurulması efsanesi sikke üzerinde yer almaktadır. Pausanias’tan öğrenildiğine göre, Büyük İskender av esnasında Pagos tepesinde (Kadife Kale) Nemesis Tanrıçalarının kaynağı başında yorgun düşüp bir çınar ağacının altında uykuya dalar. Rüyasında gördüğü iki Nemesis Smyrna kentini yeniden kurmasını ister kendisinden. Smyrnalılar Klaros’taki Apollon Tapınağı’na kehanet başvurusunda bulunarak onay aldıktan sonra kenti Pagostepesinde yeniden kurarlar. Böylece kentin koruyucu tanrıçaları Nemesisler olur. İşte bu kuruluş efsanesi sahnesi Smyrna’nın I. Philippus Dönemi’nde basılan sikkesi üzerinde kullanılmıştır.

Antik Çağın sakinleri hayatlarını olumlu ya da olumsuz etkiyen dağları ve ırmakları tanrı ya da tanrıca olarak görüp saygı ve bağlılık göstermiştir. Dağlar en eski çağlardanitibaren kutsal sayılmışlardır buna en güzel örnek ise İda dağı olacaktır. Dağların kutsal bir simge olarak resmedilmesi hatta insan formunda betimlenmeleri sık görülen bir durumdu. Fakat Kappadokia’daki Kaisareia (Kayseri) kenti sikkeleri üzerinde kutsal dağ tasviri agalma olarak betimlenmiştir. Roma İmparatorluk Dönemi sikkelerinin arka yüzünde Argaios (Erciyes) Dağı betimlenmiştir.

Irmaklar da suyun içilme, kullanılma, tarımda yararlanılma gibi olumlu özelliklerinin yanı sıra sel felaketleri gibi olumsuz ve korkutucu yanlarıyla birlikte kutsal sayılmış ve saygı görmüştür. Sikkeler üzerinde personifikasyonşeklinde yani insan formunda betimlendikleri görülmektedir. Genelde yarı uzanır vaziyette tasvir edilen ırmak tanrıları dirsekleriyle içinden su akmakta olan devrik bir amphorayayaslanırlar; ellerinde bereket boynuzu, dal ve haşhaş bitkisi tutarlar. Aşağıdaki örneklere bakacak olursak, Lydia kentlerinden Kadoi’un Gordianus Dönemi sikkelerinin arka yüzünde ırmak tanrısı Hermos’un (Gediz nehri) uzanmış betimi görülür. Kilikia kenti Tarsus’un Caracalla dönemi sikkeleri üzerinde de uzanmış ırmak tanrısı Kydnos (Berdan Çayı) görülmektedir.

Kaynakça:

Jenkins, G. K., Ancient Greek Coins, London 1990.

Jones, J. M., A Dictionary of Ancient Greek Coins, London 1986.

OKTAY ALKAN

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.