Yapay Zekâ 

Küreselleşmenin hızla devam ettiği, sınırların kalktığı bir dünyada, insanlık yeni bir çağa girmeye hazırlanmaktadır. Yapay zekâ, insan zekâsını inceleyerek bu zekâya benzer akıllı bilgisayar programlarının oluşturulması fikrinden hareketle ortaya çıkan bir kavramdır. Günümüzün en dikkat çekici konularından biri olan yapay zekâyı tanımak, tanıtmak ve bu alandaki gelişmeleri takip etmek oldukça önemlidir. Son dönemlerde gündemimizde olan ve üzerine sıkça tartışılan konuların başında yapay zekânın gelmesi bu konunun daha çok merak uyandırmasına sebep olmaktadır. Biliyoruz ki teknoloji gün geçtikçe ilerlemekte ve belirli bir zamandan sonra neredeyse tüm alanlarla iç içe geçecek duruma gelmektedir. Teknolojinin gelişmesiyle çoğu şey dijital ortamda yapılacak ya da büyük bir oranda dijital ortamdan yararlanacaktır. Kendinden bu kadar söz ettiren teknoloji ve dijitalleşme gün geçtikçe bizleri daha çok şaşırtmakta ve çarpıcı bir hal almaktadır. Bu teknoloji, insan aklını zorlayan, ama insana benzeyen algoritmalar ve robotlar yapmak konusunda çok önemli bir konuma kadar gelmiştir. 

Burada vurgulanması gereken bir önemli husus ise; yapay zekânın yönetim etkisini araştırmak üzere hazırlanan bir raporda insanlar tarafından yürütülen bilgi temelli çalışmayı geliştiren ve otomatikleştiren bir yazılım olduğudur. Ayrıca, bu yeni alanın bilgisayar bilimi, bilişsel psikoloji, felsefe, nöroloji gibi farklı alanlardan yararlanıp hızla genişleyen bir teknolojik araştırma alanı olarak şimdi bilim laboratuvarının ötesinde kalıcı bir kök saldığı gerçeği üzerinde durulmaktadır. Bu sürecin, insan zekâsına olabildiğince benzer şekilde, düşünebilen, konuşabilen, kavramları ve cümleleri anlamlandırabilen, problem çözme yeteneğine sahip, bir bilgisayar, bilgisayar kontrolünde bir robot veya zekice tasarlanmış bir yazılım üretme şeklinde ortaya çıkabileceği söylenebilir. İşte bu gelişim de yapay zekâ konusunu daha da merak duyulan bir alan haline getirmektedir. Örneğin; Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in “Yapay zekâ alanında tekelleşen, dünyayı yönetir” cümlesi devletlerin de yapay zekâyı dikkate aldığını göstermektedir. Görüldüğü üzere yapay zekâ uluslararası sistemde ülkelerin güç dengelerini koruyabilmeleri açısından vazgeçemeyecekleri ve her geçen gün daha fazla yatırım yapmaları gereken bir olgu haline de gelmiştir. Bu süreçte hiçbir büyük devletin bu teknolojiye yatırım yapmama gibi bir lüksü yok denilebilir. Yapay zekânın, devletlerin gözetleme mantığı çerçevesinde sivil hak ve özgürlükleri kısıtladığı, toplumun taleplerini göz önüne alan ama çoğu zaman yapay zekâ aracılığıyla bunları rahatça manipüle edebileceği bir dönemi beraberinde getirebileceğini de düşünen birçok fikir de ortaya atılmaktadır. Bunu da bir tür eleştiri olarak söyleyebiliriz. Burada ufak bir parantez açacak olursak, bu muhtemel tablo bize, merkezi yapının herkesi izlediği George Orwell’ın 1984 romanından daha ziyade Neill Blomkamp’in yönettiği, Matt Damon ve Jodie Foster’ın rol aldığı “Elsyum” filmindeki gibi şanslı “egemenler” yani teknoloji alanında üst düzey bir gelişim gösteren gezegenlerinde yaşayan insanlar ile çürümüş dünyada geri kalan kalabalıklar arasında geçen süreci hissettirdi diyebiliriz. 

Anlaşılacağı üzere yapay zekâ çok büyük bir öneme sahiptir. Yapay zekâ bugündür ve çoğunlukla gelecektir, gelecek ise umuttur, bu yüzden bu yeni alan çok iyi şekilde değerlendirilmeli, dünyada iyi bir konuma yerleşebilmek için dünyadaki bütün insanlar tarafından iyice özümsenmeli ve tüm insanlar bu konuda bilgilendirilmelidir. Yapay zekânın yayılımı kaçınılmazdır ve rekabet çok yüksektir, riskli olması başkalarının bunu alıp kullanmasını engelleyemeyecektir. S. Hawking bile dünyanın sonunu yapay zekâ alanındaki gelişmelere bağlamaktadır. Elbette, biz insanları korkutacak ve iyi bir şekilde değerlendiremediğimizde hataları ile yüzleştiğimiz alanları da olacaktır. Bunları düzeltmek için de yapılacak çok şey vardır. Mesela üç boyutlu dünyayı ve olaylar arasındaki nedensellik ilişkilerini daha iyi anlamaları için gerçek dünyada eğitim vermek, daha az veriyle daha çok şey öğrenmelerini sağlayacak yöntemler bulmak gibi… Gelecekte yapay zekânın gerçekten de insanlar gibi öğrenmesini sağlamak için atılacak önemli bir adım, kendi öğrenme algoritmalarını geliştirmesine imkân vermek olabilir.

Son olarak bu yazıyı Andrew Ng’in sözü ile sonlandırmak istiyoruz; Tıpkı 100 yıl önce elektriğin her şeyi dönüştürmesi gibi, önümüzdeki birkaç yılda yapay zekânın dönüştüremeyeceği bir endüstri düşünemiyorum.”

Kaynak ve İleri Okuma

sputniknews.com

tasam.org

İsmail Hakkı YÜCEL, “Türkiye Bilim Teknoloji Politikaları ve İktisadi Gelişmenin Yönü

Şevval FALAY

 

Yorumlar (0)
Yorum yap