Geçmişe Doğru Bir Yansıma: Yeni Çalışmalar Işığında Paleolitik Çağda Aydınlatma

Tarihin başlangıcından beri Güneş insanlığın temel aydınlanma kaynağı olmuştur. Güneş sayesinde gündüz vakti başka hiçbir aydınlatma kaynağına ihtiyaç duymayan insanlık, gündüz yerini geceye bırakınca bir ışık kaynağına ihtiyaç duymuştur. 

Başlangıçta sadece ay ışığı ile aydınlanan insanlık ateşin bulunmasıyla hem ısınma hem de geceleri var olan aydınlanma problemini çözmüş oldu. 

İnsanlık ise kendini geliştirdikçe ateşi farklı şekillerde kullanarak birçok aydınlanma yöntemi de geliştirdi. İlk olarak hayvansal yağların yakılmasıyla elde edilen kandiller, ardından aynı şekilde hayvansal yağlardan yapılmış mumlar ışık kaynağı olarak kullanıldı. 

MÖ 1300’lü yıllara gelinmesiyle birlikte ise meşaleler kullanılmaya başlandı. 

Gaz lambasından ampule günümüze kadar da pek çok aydınlanma yöntemi kullanıldı. 

On binlerce yıl öncesinde ise insanlar yaşamlarını mağaralarda geçiriyorlar, orada yiyor, içiyor, uyuyor ve mağaraları bugün bizim yaptığımızdan çok daha farklı şekillerde kullanıyorlardı. Bugün bizim sahip olduğumuzun aksine onlar modern el fenerlerine ya da led ampullere sahip değillerdi, fakat gece olunca tamamen karanlığa gömülüyor da sayılmazlardı.

Literatüre kazandırılan yeni bir araştırma ise, atalarımızın mağaralarda yaşarken ve geceleri bir ışık kaynağına ihtiyaç duyarken bu ışık kaynaklarını nasıl kullandıklarını ortaya çıkarmaya yardımcı oldu.

Bu çalışmanın araştırma ekibi ise antik mağara yaşamına dair pek çok şey hakkında bilgi edinmeyi amaçlıyorlardı. Bu amaca ulaşmak için öncelikle aydınlanmayı araştırmakla başladılar ve böylece bu araştırmalarında antik aydınlatma tekniklerinden olan meşale, yağ lambası ve şömineyi (kamp ateşini) kullanma ve onları araştırma fikri ortaya çıktı. 

Bu tekniklerin üçü de yaklaşık 50.000 yıl önce başlayan Üst Paleolitik çağda insanların ışık kaynağı olarak kullandığı tekniklerdir.

Araştırma ekibi, bu ışık kaynaklarını ve etkilerini İspanya’da bulunan Isuntza 1 Mağarasında araştırdı. Paleolitik Dönemdeki aydınlatma kullanımı üzerine yapılan ve bu sayede geçmişe ışık tutan bu araştırma PLOS One’da yayınlandı.

 

Araştırmacılar makalelerinde, insanların mağaraların derin kısımlarına gitmek için ışığa ihtiyaç duyduklarından ve bu ziyaretlerin, aydınlatma sistemlerinin fiziksel özelliklerine bağlı olduğundan bahsettiler.

“Aydınlanma şiddeti, hareket alanı, radyasyon türü ve ışığın renk sıcaklığı gibi fiziksel özellikler; insanların yaşadıkları çevreyi algılamasını ve sanat icraları, cenazeler ve mağara keşifleri gibi mağaradaki yaşamı belirler.”

Araştırmacılar çalışmalarında, arkeolojik eserler baz alınarak üretilen; sarmaşık, ardıç, meşe, huş ağacı ve çam reçinelerinden yapılmış beş meşale, inek ve geyik kemiği iliği gibi hayvansal yağ yakan iki taş lamba ve meşe ve ardıç ağacından yapılmış küçük, statik bir şömine kullandılar. Bu aydınlanma kaynakları daha önce de belirtildiği gibi ateşin bulunmasından itibaren insanların aydınlanmak için kullandığı araçlardan bazılarıydı. Bu bilgi ışığında da araştırmacılar çalışmalarını bu üç kaynağa yoğunlaştırdılar. 

Araştırmada, iki açık alan ve bir tünelden oluşan mağara içinde, her bir aydınlatma kaynağının parlaklığı, her birinin ne kadar süre yandığı ve ürettikleri sıcaklıklar dahil olmak üzere pek çok etken üzerinde ölçüm yapıldı.

Araştırma ekibi araştırma sonucunda, mağarayı keşfetmek ve geceleri etrafta dolaşmak için en iyi sonucu veren ışık kaynağının tahta çubuklardan yapılmış meşaleler olduğunu saptadı. Bunun sebebi ise meşalelerin ortalama 41 dakika süreyle oldukça uzun süre yanmaları, ışığı her yöne ve yaklaşık altı metre yansıtmaları ve iki tarafa sallanarak kolayca yeniden yakılabiliyor olmaları olarak gösterildi. Ancak araştırmacılar aynı zamanda meşalelerin çok fazla duman ürettiklerini ortaya koydular. Meşalelerin bu olumsuz yanı ise, bu araçların küçük alanlarda, sabit bir ışık kaynağı olarak kullanılamamasına sebep oluyordu. 

Yağ lambaları ise, bir saatten uzun süre ve fazla duman olmadan yandıkları için, daha küçük alanları daha uzun bir süre boyunca aydınlatmada en iyi sonucu verdi. Fakat, yağ lambalarının verdiği ışık, meşalelerden gelen ışığın yalnızca yarısı kadar yansıyordu. Bu da insanların fazla ışığa ihtiyaç duyduğu anlarda meşalelere yönelmesine sebep oluyordu. 

Şömine ise, 6.6 metre mesafeyi aydınlatmasına rağmen ürettiği duman miktarı nedeniyle 30 dakika sonra söndürülmesi gerekiyordu. Araştırmacılar bu ateşin kullanılabilmesi için ateşin iyi havalandırılan bir yerde olması veya kendi konveksiyon akımlarını üretecek kadar büyük olması gerektiğini, ateşin ancak bu şekilde kullanılabileceğini ve bu şartlar yerine getirilmediği durumlarda ise ateşin ürettiği fazla dumanın insanları olumsuz yönde etkileyeceğini söylüyor. 

Yapılan bu deneyler bize Üst Paleolitik dönemde yaşayan insanların tünelleri keşfederken, geceleri mağara içinde yemek yerken, sohbet ederken, mağaraların derin kısımlarında yaşarken veya mağara duvarlarında sanat üretirken ne gibi kısıtlamalara sahip oldukları hakkında derin fikirler kazandırıyor.

Ars Technica’daki uzmanlar bazı antik mağara sanat eserlerinin özellikle titreyen, kararsız bir aydınlatma kaynağıyla bakılması için üretildiğini ve hatta eserde hareket yansıması yaratmak için eserin ışık dalgalanırken boyanmış olabileceğini öne sürdüler.

Bu çalışmanın ekibi diğer bir çalışmalarında ise Paleolitik dönem sanat eserleriyle tanınan İspanya’daki Atxurra mağarasında meşalelerin, lambaların ve şöminelerin nasıl çalışacağını görmek için aydınlatma ölçümlerini kullanarak bir simülasyon da ürettiler.

Bu çalışmada da belirtildiği gibi, meşalelerden ve lambalardan gelen ışık yeterince uzağı aydınlatmıyor ve bu yüzden mağara duvarlarındaki tüm sanat eserlerini aydınlatmak ve onları görebilmek için statik şöminelere ihtiyaç duyuluyor.

Araştırmacılar ayrıca, “Paleolitik aydınlatma üzerine yaptığımız bu deneyler, bu dönemin mağaralarında yaşayan insanların yaşamında planlamaya ve atalarımızın mağaraların derin alanlarında gerçekleştirdiği faaliyetleri ortaya çıkarmak için aydınlatma çalışmalarının önemine işaret ediyor” diye belirtiyor.

 

Kaynakça:

sciencealert.com

Zeynep ARSLAN

Yorumlar (0)
Yorum yap