Atatürk’ün Kalkınma Planları

Batmış Osmanlı Devleti’nden sonra yeni çıkmış bir Türk Devleti ekonomik olarak Osmanlı’nın borçlarının ödenememesinden dolayı zaten geriydi. Ve Atatürk bir an önce ekonomisini toparlamak için adımlar atmaya bu konuda çalışmalarını hızlandırmaya amaçlamıştır. Bu yöndeki politikalarını dönemsel olarak ayırmıştır. Türkiye’nin iktisadi politikası 1923-1929 ve 1930-1938 olarak iki döneme ayrılmıştır. Bizim inceleyeceğimiz ve dönemi de ele alacağımız ise; ikinci dönem politikasıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk, ekonomiyi değiştirmek ve geliştirmek için dışa bağımlılığımızın farkındaydı ve bunu en aza indirgemek istiyordu. Atatürk, Osmanlı devletinin yapmış olduğu hatalara düşmeyi istemiyordu bu nedenle Osmanlı devletinin göz ardı ettiği iç pazara önem vermeyi, bir an önce fabrikaların kurulmasını istiyordu. Bu isteğinden dolayı Sümerbank’ın kurulmasına öncü olmuştur. Ayrıca Sümerbank (sanayi mektebi) sanayide öncü görevi üstleniyordu.

Ekonomik kalkınmaya sıfırdan başlayan bir ülkede milli ekonominin kurulması, devletin korumacı ve öncü görevleri olmadan asla mümkün değildir (Muharrem TÜNAY). Bu cümleden de anlayabileceğimiz üzere Osmanlı Devleti bizlere iyi bir miras ve ekonomi bırakmamıştır aksine dış borçlar ve fakir bir halk vardır. Altyapısı, sanayisi olmayan; mal ve hizmetleri kendi halkına yetmeyen, üretimsiz ve yoksulluk içinde bir ülkedir. Ülkede ciddi bir sermaye birikimi de yoktur. (https://www.kafkas.edu.tr/dosyalar/iibfdergi/file/12/08.pdf/11.12.2020). Atatürk İzmir İktisat Kongresi’nde “Türk tarihi incelenirse gerileme ve çöküntü nedenlerinin iktisadi sorunlara bağlı olduğu görülür. Kazanılmış zaferlerin ve uğranılmış başarısızlıkların tümü iktisadi durumla ilgilidir.” bu sözüyle ekonomiye çokça önem verdiği anlaşılıyor. Atatürk’ün yapmış olduğu politikaların başarılı olduğunu ve iyi etkileri olduğunu görebiliyoruz. Örnek vermek gerekirse, 1923 yılında buğdayı bile kendine yetmeyen ülkeden 1938 yılına gelindiğinde dışa mal satan bir ülke haline gelmiştir. Bu dönemde bütün dünya ülkelerinde büyük etkiler bırakan Büyük Buhran döneminden Türkiye’de payını almıştır.

Türkiye, bu dönemden diğer ülkelere nazaran daha az etkilenmiştir fakat yine de Türkiye’nin ekonomisine bakacak olursak Büyük Buhran ekonomi anlamında çokça yıpratmıştır. Bu yıpranma ilk önce Türk lirasının önem kaybetmesiyle başlamış ve bunun için hiçbir önlem alınmamış. Ülkemiz ham madde pazarı olduğu için krizden etkilenme potansiyeline de sahiptir. Bu dönemde iç pazarın önemi ve değeri fark edilmiş ve uygulanmaya geçilmesine karar verilmiş. “Yerli malı yurdun malı.” sloganıyla iç pazar hareketlendirilmeye, halkı tasarrufa yönlendirmeye ve yerli malına teşvik etmeye çalışılmış. Türkiye Cumhuriyeti ekonomisini büyük ölçüde tarıma dayandırmış bir ülkedir. Ayrıca sanayileşmeye yavaş yavaş başlanmıştır.

-2-

Atatürk milliyetçilik duygusunun önemini anlamış ve çokça vurgulamış. Milliyetçilik duygusunun halkı bir arada tutacağına, çağdaşlaşmaya ve ilerlemeye inanmış. Batılı devletlerden siyasi ve ekonomik olarak bağımsızlığını böyle kazanacağını düşünmüş ve bu doğrultuda hareket etmiş. Bence onun bu inançlı ve emin tavrı Türkiye’nin şimdiki haline gelmesinde etkili olmuş. Bu dönemde basılan gazetelerden bahsedecek olursak, ülkenin ekonomisinin zor olduğunu, halkın fakir, çalışmaya mecbur olduğunu, bankaların açıldığı, işsizliğin ve enflasyonun yüksek olduğu bir dönem olduğunu görüyoruz. Hatta gazeteden örnek verecek olursak, ekmek fiyatları ve telefon ücretleri. Bunlardan hayatın pahalı olduğu yorumunu yapabiliriz. Bu dönemde ülkenin siyasi ve ekonomik açıdan tam bağımsız olmadığını söyleyebiliriz. Gazetede çok açık ve net bir şekilde anlaşılıyor. Örneğin, Akdeniz antlaşması, siyaset dolapları, imtiyaz kapışmaları, politika durumu çok karışık ve boğazlar konferansı haber başlıklarından anlıyoruz. Bunun yanı sıra ekonomiyi geliştirmek için diğer ülkelerle birtakım antlaşmalar yapıldığını dönemin gazetelerinden ve gazetelere atılan manşetlerden görüyoruz mesela Finlandiya ile yapılan ticaret antlaşması, Fransa’ya yapılan tiftik ihracatı gibi. Bu gazetenin döneminin ekonomik kararlarının ve gelişmelerinin insanlar üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerine bakalım. Olumlu yönlerini kendimce şöyle sıralayabilirim: Bankaların kurulması (Sümerbank, Etibank, Ziraat Bankası, İş Bankası, Emlak ve Eytam Bankası), ziraat bankasının kumbara destektir adlı çalışması da gazetede çok görülmüş. Bir diğer olumlu yönü ise fabrikaların açılmasıdır. Gazetede ilanlara sıkça rastladık bu da bize iş imkanlarının olduğunu gösteriyor. Ve kısaca değerlendirecek olursam, 1936 yılında Türkiye ekonomik, siyasal, ihracat, ithalat, politika, iktisat, maliye, dış anlaşmalar vb. konularda izlediği politikalarda kısmen başarılı olmuş. Dönemin büyük devletlerinin de ekonomik olarak iyi olmadığı sonucunu çıkarabiliyoruz. Olumsuz etkilerinden bahsedecek olursak gazetenin diğer başlığında gördüğümüz insanlardan alınan vergilerdir bina vergileri gibi. “Yeni Türkiye Devleti temellerini süngüyle değil, süngünün de dayandığı ekonomi ile kuracaktır. Yeni Türkiye Devleti cihangir bir devlet olmayacaktır. Fakat yeni Türkiye Devleti bir ekonomi devleti olacaktır.” Atatürk’ün bu sözüyle anlatmak istediği bir ülkenin ekonomisi iyi olduğunda güçlü bir devlet olacağının göstergesidir.

 

Ayşe Nur ÖZDEMİR

Yorumlar (0)
Yorum yap