Sarı Gazetecilik (Yellow Journalism)

Masa başı, gerçeklerden uzak gazetecilik dilinin doğmasına etken olan olayın aslında iki gazete arasındaki çekişmeden doğduğunu biliyor muydunuz? Merak ediyorsanız gelin birlikte “Sarı basın/gazetecilik” teriminden başlayalım. Bu terim Batı’dan dilimize girmiştir. Literatürde “renkli basın” veya “boyalı basın” da olarak da bilinmektedir.

“Sarı basın/gazetecilik” terimi Batı’dan dilimize girmiştir. Literatürde magazin basınına sarı basın dışında “renkli basın” veya “boyalı basın” da olarak da bilinmektedir. 

Peki merak edenler için sarı rengin anlamı nedir? 

Sarı renk somut olarak zihinde öncelikle güneş ve altını çağrıştırır. Biri sıcaklık ve enerji; diğeri zenginlik, saltanat ve statüyü simgelemektedir. İletişimde pozitif insanların rengidir. O, mutluluğu çağrıştırır. Bulunduğu ortama coşku ve neşe katar. Genel olarak bakıldığında Doğu kültüründe sarının anlamı hep olumlu değerlerle yüklüdür. Yaşam, ışık, zenginlik, güç, bilgelik, sevinç, neşe gibi. Fakat bu durum Batı kültüründe tam tersi hep negatif anlamlarla yüklüdür. İkiyüzlülük, kıskançlık, inançsızlık gibi anlamlandırılır. Aynı zamanda toplumdan dışlanmışlığın rengidir. Pis, kirli ve ihanet edeni simgeler. Doğu kültüründe mutluluk ve heyecanın simgesi olan “sarı”, Hristiyanlıkta Doğu’ya tepki olarak çekememezliği, ihaneti ve kıskançlığı çağrıştıran bir renk olarak kabul edilmiştir.

“Sarı gazetecilik” terimi ilk olarak New York Press Dergisinin editörü Erwin Wardman tarafından 1897 yılında ortaya çıkmıştır. Önce “Sarı Çocuk Gazeteciliği” terimi kullanılır. O dönem Pulitzer ve Hearst’ün gazeteleri iki cent karşılığı sekiz veya on iki sayfa baskı yaparken diğer gazeteler en fazla 4 sayfa baskı yapabiliyordu. İki gazete için bu büyük bir başarı olsa da ilerleyen zamanlarda bazı sorunlar doğmuştur. Pulitzer’in yanında çalışan karikatürist Outcault, Hearst’ın gazetesine geçip aynı çocuğu diğer gazetede de çizmeye başlayınca doğal olarak Pulitzer mahkemeye başvurur. Böylece iki gazete arasında gerçek anlamda Sarı Çocuk yüzünden savaş başlar. Pulitzer telifini Hearst’a vermek istemez, mahkeme her iki gazetenin de bu çizgi karakteri gazetelerinde kullanabileceği yönünde karara varır. Sonuçta telif Pulitzer’e aittir. Bunun üzerine Pulitzer yeni bir karikatürist ile anlaşır ve ona Sarı Çocuğu çizdirtir. Artık New York her sabah gözünü iki sarı çocukla açmaya başlar. Bu sarı çocuk enflasyonu beraberinde önce “sarı çocuk gazeteciliği” terimini sonrasında “sarı gazetecilik” kavramını getirir. 1898’de Wardman’a bir röportaj sırasında “Bu gazetecilik türüne neden çıplak gazetecilik demediniz?” diye sorarlar. Çünkü bu iki gazete hiç olmadığı kadar çıplaklığı sergilemektedir. Fakat o, röportajında New York Journal ve New York World gazeteleri hakkında “Onlara sarı diyorum. Çünkü onlar sarı” demiştir.

SARI GAZETECİLİK VE SAVAŞ DÖNEMİ

Pulitzer ve Hearst’ün gazeteleri arasındaki tiraj kavgası, Küba’nın, İspanya’nın sömürge gücüne isyan etmesiyle 1895’ten başlayarak üst noktalara ulaşırken, sarı gazetecilik akımı da bütün hızıyla sürüyordu. Gazeteler, kamuoyuna aylarca İspanyolların yaptıkları vahşetin öykülerini aktararak, isyanın kızışmasında ve Amerika’nın 1898’de savaşa girmesinde sebep oldular. Hearst, Küba haberlerini iletecek gazetecilerden özel bir ekip kurdu ve sonunda kendisi de bölgeye gitti.

Mart 1898’de Morning Journal’in çizimcisi Frederick Remington, Havana’dan patronu Hearst’e şöyle yazıyordu: “Durum sakin. Burada bir sorun yok. Savaş olmayacak. Beni geri çağırmanızı istiyorum.” Hearst ise çektiği telgrafta cevap olarak şöyle dedi: “Lütfen kalın. Siz çizimlerinizi yapın, ben size savaş çıkartırım.”

Burada akıllara hemen şu soru geliyor: Savaşa neden bir muhabir değil de bir çizer gönderilmişti?  Çünkü henüz halkın önemli bir kısmı okuryazar değildi. Karikatüristlerin, yazar ve muhabirlerden daha fazla geniş kesimleri etkilediği yıllardı. Çizgi karakterlerin takipçisi, yazarların takipçisinden fazlaydı. Fakat zamanla yazılı haber basının gelişmesiyle hem yazı hem karikatür bir arada spekülatif haberler sunmaya başladı ve öylece de varlığını sürdürmektedir.

Sizce de SARI GAZETECİLİK günümüzde, hatta ülkemizde dahi varlığını devam ettirmiyor mu?

Kaynak:

amerikabulteni.com

olaganustukanitlar.com

Soygüder, Şebnem (2013). Bir Dil Olarak “Sarı” Rengin Anlamı ve “Sarı Basın” Neden “Sarı”?

 

Sude BATTIR

Yorumlar (0)
Yorum yap