Bir İlham Kaynağı – Musa Eskenazi (Moris Schinasi)

Musa, 1855 senesinde Manisa’da Yahudi bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelmiştir. İleride ondan Moris olarak bahsedecek olsak da doğum ismiyle onu Musa Eskenazi olarak bilmekteyiz. Fakir bir ailenin dördüncü çocuğu olan Musa, zaten zor bir çocukluk geçirmiş olması yetmiyormuş gibi bir de on dört yaşındayken difteri hastalığına (halk arasında kuşpalazı olarak bilinen bulaşıcı bir hastalık) yakalanmıştır ve Şinasi isimli bir doktorun yardımı ile bu hastalığı atlatmıştır. On beş yaşında geldiğinde ailesinin yükünü hafifletmek için bir Yahudi mezarlığında çalışmaya başlar. Bir süre bu mezarlıkta çalışır lakin şans onun yüzüne yine gülmemiştir, çünkü okuma yazma bilmemesinden dolayı birileri onu şikâyet etmiş ve işten atılmasına vesile olmuştur. Ancak bu olay onun hayatının kırılma noktası olacaktır. Belli bir süre tütün fabrikasında çalışarak farklı bir deneyim tecrübe ettikten sonra henüz on beş yaşındayken erkek kardeşi ile birlikte Mısır’a doğru yola çıkmış ve yolu İskenderiye’ye düşmüştür. Burada hamallık yaparak geçimlerini sürdürmeye çalışmışlardır. İskenderiye’de Garafollo isimli zengin bir tütün tüccarı ile tanışması ise onun hayatının şansı olmuştur. Çırak olarak yanında çalışmaya başladığı bu tüccar onu sevmiş ve ona her türlü desteği sağlamıştır. Musa otuz yaşına gelene kadar Garafollo’nun yanında kalmış ve ardından ondan bir miktar para borç alarak Amerika’nın yolunu tutmuştur.

Amerika’da adını Moris Schinasi (Şinasi) olarak değiştirmiştir, Şinasi adını nereden aldığı açıkça da bellidir. Hayatını kurtaran doktora olan vefasını o doktorun ismini alarak göstermiştir. 1893 yılında kendi ürettiği bir sigara sarma makinası ve bir paket sigara ile Dünya Fuarı’na katılmış ve burada dikkatleri üzerine çekmiştir. O dönemde sigaraların elle sarılmasından dolayı bu tür bir makine tam da ihtiyaçlara karşılık verecek düzeydedir. Fuarın ardından artık önünü görecek duruma gelen Moris ve kardeşi Salamon birlikte “Schinasi Brothers Company” isimli sigara fabrikasını kurmuşlardır. 

Doğup büyüdükleri yer olan Manisa’yı unutmayan Moris, oradan Amerika’ya işçi ve tütün getirterek hem kendisi kazanmış hem de ülkesinin kazanmasına olanak sağlamıştır. Hatta II. Abdülhamit Amerika’ya tütün ihraç etmesinden dolayı Şinasi kardeşleri dördüncü dereceden mecidiye nişanı ile onurlandırmıştır. Bu gelişmelerden yaklaşık beş yıl sonrasında Şinasi kardeşler kendilerini birer milyoner olarak bulmuşlardır. 1916 senesine kadar işlettikleri şirketi satarak iş dünyasından ayrılmışlardır.  

Artık o eski günlerini geride bırakmıştılar, artık bolca paraları ve fazlasıyla saygınlıkları vardı. Bu süreçte kendi çektikleri zorluklardan dersler çıkararak insanlara yardımcı olmuşlardır. Yaptıkları ile insanlara örnek teşkil eden Moris, 1928 senesinde ABD’de hayata gözlerini yummuştur. 

Moris, ölmeden önce bildirdiği vasiyet ile birlikte Manisa’da bir çocuk hastanesi kurulmasını istemiştir. Bu onurlu miras için bir milyon dolar bağışlamıştır. Bu paranın iki yüz bin doları 1933 senesinde hastanenin kuruluşuna harcanmış ve geri kalan sekiz yüz bin dolar ise günümüzde de geçerli olmak üzere her sene otuz bin dolar şeklinde paylaştırılarak hastaneye gönderilmiştir. Moris Şinasi Çocuk Hastanesi…

Musa Eskenazi ya da bilinen adıyla Moris Şinasi, ailesinin zorunlu olarak göç ettiği bir gurbette doğmuş olmasına rağmen burayı benimsemesi ile adeta vatanseverlik duygularımızı pekiştirir. Geçirdiği hastalık onu yıldırmamış, okuma yazma bilmeden çalışmış, ezilmiş, kovulmuş, fakirlik ile sınanmış hatta büyük bir cesaret örneği gösterip önce Mısır’a ardından da ABD’ye gitmiştir. Yaşadığı onca zorluğa rağmen mücadelesinden vazgeçmeyerek hem kendinin hem ailesinin hem de binlerce insanın hayatını değiştirmiştir. 

Manisa’da Moris Şinasi Çocuk Kliniği ve Hizmet Binası’nın duvarında şu satırları görmekteyiz; “Moris Şinasi’nin doğduğu şehre hediyesidir.” Zaten Moris’in külleri de bu duvarın arkasında gömülüdür. Tabii mezarlıkta çalışması sonrasında sigara fabrikası kurması ve hastane yaptırmasının birbirinden zıt olması ve birbirinin zinciri olması da işin ayrı bir esprisidir.  

Bir iddiaya göre Moris Yunanistan’da bir basın toplantısı yaptığı esnada gazetecinin biri ona üzerinde yazı olan bir kâğıt gönderir, Moris kâğıdı yanındakine vererek okumasını ister ve okuma yazma bilmediğini ifade eder. Moris’in okuma yazma bilmediğini öğrenen başka bir gazeteci ona “okuma yazma bilmeden bu kadar zengin olduysanız tahsilli olsaydınız ne olacaktınız kim bilir” der. Moris ise şu sözler ile cevap verir; “iyi bir mezarlık bekçisi olurdum.”        

Gördüğümüz gibi Moris’in hayatını değiştiren olay mezarlıktan kovulması olmuştur fakat bu olay onun gururunu ve kendisine olan inancını zayıflatmamış tam aksine ona güç vermiştir. Moris, istedikten ve mücadele ettikten sonra ulaşılamayacak hedefin olmadığını gözler önüne sermiştir.

Umudumuzu yitirmek ve kaybedişimizi bir gurur haline getirmek bizlere zarar verir, bizim yapmamız gereken Moris gibi insanların yaptığı gibi mücadelemizi sürdürmektir. Kim bilir? Hayat bu, belki içimizden birileri de işten kovulması sayesinde bir şirket kurar ve büyür? 

Berkan YAYLA

 

KAYNAKÇA;

Musa’nın Evlatları Cumhuriyetin Yurttaşları. Rıfat N. Bali. İletişim Yayınları

  

Yorumlar (0)
Yorum yap