1955’ten Bugüne: Uçak İhracatından Saman İthaline…

Türkiye’de 1955 yılında uçak fabrikası kurulduğunu, dönemine göre çok ileri teknolojik 130 çeşit uçak üretildiğini Hollanda ve birçok Avrupa ülkesinden sipariş alındığını biliyor muydunuz?

Düşünün ki bir ülkenin kuruluşundan 32 sene sonra teknolojide ilerleyip başka ülkelere teknoloji satmak… Bu, Japonya’yı anımsatıyor değil mi? Ve ülkemiz asla aklımızda bu yere oturmuyor o dönem için.

Mühürzade Mehmet Nuri Bey Türkiye’de birçok ilki gerçekleştirmiş bir iş insanıdır. İlk yerli sigara kâğıdı, ilk paraşüt, ilk seri üretimli Türk uçak fabrikası ve uçuş okulu bu ilklerden sadece birkaçı. İstanbul Boğazı üzerine köprü yapılması ve Keban Barajı inşaatı da ilk kez O’nun gündeme getirdiği projelerdir. Mehmet Nuri Bey Türkiye’nin 10.000 km’lik demiryolu ağının 1.250 km’lik kısmını gerçekleştirmiş ve Atatürk tarafından kendisine “Demirağ” soyadı verilmiştir. Karabük Demirçelik, İzmit Selüloz (SEKA), Sivas Çimento, Bursa Merinos tesisleri ile Eceabat Havaalanı ve Haliç kenarındaki İstanbul Hal binası inşaatlarını da yapmıştır. Cumhuriyet döneminin sayılı zenginleri arasına girmiş ve hayırseverliği ile tanınmıştır. 1938 Erzincan depremi sonrası, evindeki tüm yiyecek ve giyeceği toplayıp yardıma koşan ilk ekibi kurmuş, evi yıkılanlara prefabrik evler yapmıştır. Yıldız Sarayı önündeki yıkık çeşmeyi ihya etmiş, sonrasında değişik yerlerde 43 çeşme yaptırmıştır.

Devrinin en zengin iş insanlarından biri olan Nuri Demirağ 1936 yılında bir uçak fabrikası kurma girişiminde bulundu. Ordunun uçak ihtiyacının finansmanı için başlatılan bağış kampanyası sırasında para istenmesi üzerine, “Başkalarına bağımlılığı devam ettirecek yardım yerine, en mükemmelinin imal edilmesine talibim.” demiştir. Millî uçak fabrikası kurmanın önemi üzerinde durmuş ve servetinin büyük kısmını bu konuya vakfetmiştir. Uçakları kullanacak Türk pilotların yetiştirilmesi için kurulan Gök Okulu’nda 1943 yılına kadar 290 pilot yetiştirildi. Lisans almanın kopyacılıktan ibaret olduğunu, zaten demode modellerin lisanslarının verildiğini, gelişmiş modellerin ise sır gibi saklandığını görünce, son model teknolojiye sahip olmak için yerli modellerin geliştirilmesinin şart olduğunun farkına varıp tüm çalışmalarını bu konuda yoğunlaştırdı. “Kopyacılıkla devam edilirse, demode şeylerle beyhude yere vakit geçirilecektir.” diyordu. 1936 yılında ilk tek motorlu uçak üretildi ve uçağa Nu. D-36 adı verildi. 1938’de çift motorlu, altı yolcu kapasiteli Nu. D-38 imal edildi. Seri üretimi yapılan Nu. D-38 modeli, 1944 yılında Dünya Havacılık Otoritesi tarafından “A sınıfı yolcu uçağı” kategorisine alındı. 325 km hız yapabilen bu uçak 1.000 km mesafeye uçabiliyordu. Fabrikaya 1938 yılından itibaren Türk Hava Kurumu (THK) ve çeşitli Avrupa ülkelerinden uçak siparişleri verildi.

Nuri Demirağ uçak fabrikası havacılık konusundaki faaliyetlerine 1939 yılında Türkiye’nin ilk yerli paraşüt üretimini gerçekleştirerek devam etti. Peki sizce bu fabrikanın ve sayısız siparişin akıbeti ne oldu? Tabii ki hiçbir başarının cezasız kalmadığı ülkemizde komploya kurban gitti ve ihraçlar engellendi satılmasına üretilmesine izin verilmedi ve uçakları hurdaya gönderip o kadar emeği zayii edildi.

Bir örnek daha; Sümerbank kumaş fabrikası ilk büyük kompleksi Eylül 1935’te Kayseri’de açıldı. Fabrika sayesinde Türkiye ham pamuk üreticisi ve ihracatçısı oldu. Pamuk bağımlılığı ciddi derecede azaldı ve şöyle bir başarı hikayesi var ki insanı şaşkına çevirir: Azra’nın elbisesi Sümerbank basmasından dikilmişti. Azra, 2002 yılı dünya güzeli olarak Londra’da seçildiğinde, Anadolu kültürünü yansıtan basma elbise en iyi giysi seçildi. İngilizler, üzeri rengarenk çiçekli basmaya hayran kaldılar…

Fakat bilmiyorlardı ki, Türkiye’nin güzide kamu kuruluşlarından olan 66 yıl ürettiği pazenlerle, basmalarla ülkeyi baştan başa süsleyen Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’nın kapısına kilit vurulalı 24 gün olmuştu…

Tarımda dünya birincisiyken samanı, temel gıda maddesi, arpası, buğdayı BİLE ithal edilmesi durumu var bir de…

İklimi, toprağının verimliliği, ürün çeşitliliği ve tecrübesiyle öne çıkan Türkiye’nin “üreten ülke” konumundan “ithal eden ülke” durumuna geçişine “yanlış tarım politikalarının” neden olduğu görüşü hâkim.

Ülkemizin tarım, teknoloji, doğal kaynaklar, madenler açısından asla yadsınamaz büyük bir potansiyeli var, özendiğimiz Japonya’dan ya da teknolojik olarak ileri olan Almanya’dan daha önce motor, araba, tarım aleti, uçak ürettiğini ve çok da özgün ve başarılı olduğunu tarihin tozlu sayfalarında sayısız örnekle bulabiliriz. Bununla birlikte ülkemizin zekasını, kapasitesini kanıtlayan binlerce bilim insanı var. Dünyanın en iyi kurumlarında görev yapıyorlar. Keza topraklarımız da kaynaklarımız da her üretim için muhteşem bir alan. O zaman rehavete kapılmadan, umutsuzluğa düşmeden üretmek bize düşüyor.

Cesaret arıyorsak geçmişi karıştırıp geleceğimizi yoğuralım.

Ülkemiz, umut ve bereketin ülkesi.

Taşı tutsak altına dönüşür.

Yeter ki tutmak isteyelim…

 

Ceren KARAKAŞ

Yorumlar (0)
Yorum yap