Ne Oldu? Ne Olamadı?

2022

0 3.853

Tam kapanmamış o kapının aralığından bakarken; gerek ülkemizde gerekse de dünya
kamuoyunda iz bırakan, “bu olaylar sadece bir ayda mı yaşandı?” dediğimiz gelişmelerin
yaşandığı bir seneydi. Eskiden yaşanan olayları kılıfına uyduruverir, sonra da o yılı bir mendil
gibi katlar çekmeceye kaldırırdık. Şimdiyse, “iki bin yirmi üç”e girmeye bu kadar istekli
olmalı mıyız, onu bile bilmiyoruz. Seneler birbirine eklenirken meselenin rastgele bir yıla
girmek veya gelişigüzel bir yılda kalmak olmadığını anlıyoruz. Asıl dert edindiğimiz(!),
edinmemiz gereken; asla son bulmayan şiddet, terör, tüyleri diken diken eden çocuk
istismarları, hayvanlara ya da herhangi bir canlıya edilen eziyet…
Hayat koltuğuna uzanıp da elinde rahat rahat kahvesini içebilen elbette yoktur. İnsan
arar, aramak ister. Kimi görür, kimi bakar. Yaşama heyecanımızın olmadığı, bir sonraki
hamleyi -çoğunlukla- tahmin edebildiğimiz bu turnuvada insanın anlam arayışının son
bulmaması gerekir. Ararken bulduklarımız, keşfettiklerimiz ise; bizi tekâmüle erdirir veya
tekâmül kuvveti(Orhan Seyfi Orhon) olmayan bireyler olarak dinamik olmayan bir millete
dönüştürür. Tabii hayat sekize sekiz kare bir alan üstünde otuz iki adet taşla oynanmıyor.
Üstelik renkleri siyah ve beyazdan ibaret değil. İşte şimdi de ‘ocak-aralık iki bin yirmi iki’
alacalığının son dilimindeyiz.
Yılın on ikinci ayına gelebildiğimize göre, diğer on bir bölüm üzerinde gözlerimizi
gezdirelim istedik…
İki bin yirmi ikinin en önemli konu başlığı şüphesiz Rusya’nın Ukrayna topraklarını
işgal etmeye başlamasıdır. Bu olay bağlamında Çin-Tayvan anlaşmazlığı incelendi, Çin’in
Doğu Türkistan işkencesi ise “zulüm var ama…” gibi cümlelerle geçiştirildi. Kısacası bu
seneye gözümüzü savaşla açtık, dünya kamuoyu koronadan sonra hiçbir şeyin normal
olmayacağını sezinlemişti. Maymun çiçeği, Kazakistan olayları, savaşlar, açlık, insanlık
suçları derken iki bin yirmi iki de ne yazık ki şaşırtmadı. Asıl şaşırtan mesele, insanların
ilgisizliğiydi. Deprem mi olmuş? Şehitlerimiz mi var? Kadınlarımız mı öldürülmüş?
Çocuklarımız istismar mı ediliyor? Patlama mı olmuş? Gençler umutsuz olduğu için intihar
mı ediyor? Ee, ne olmuş, ne yapalım? Benim fikrimi dile getirmem dünyayı mı kurtaracak ya
da bana dokunmayan yılan bin yaşasın mı? Ya da mesele sadece ekonomi ve para olunca mı
konuşalım?

Zehirleyen pozitif anlayıştan ziyade olamayan kısma baktığımızda hukukun üstünlüğü
sıralamasında birkaç basamak üste bile çıkamayışımız, gelişemememiz ve gelişmemenin
sonucu olarak ülkenin zihin ve eylemde etkisizliği… Etkin olan insanların da susturulması…
Daha özgür, daha canlı, keşfetmeye hevesli olduğumuz, sporda, tarihte, sanatta güzel
izler bırakacağımız bir sene olmasını diliyoruz. Bütün bir sistemi oluşturan bizler, bireysel
aydınlanmanın önemini kavrayarak ortak bir bilince ulaşmalıyız. Kişinin içindeki yabani
ataleti uysallaştırmalı, yazmalı, çizmeli… Uygar bir topluma böylelikle erişebiliriz. Bütünü
oluşturan tekliğin toplumun aynasını yansıttığını mantığımıza yerleştirmeli, yardımlaşmayı
saygıyı, ahlakı yaygınlaştırmalı, böylelikle iyi yönlü devinimi gerçekleştirebiliriz. Bunun
gerçekleşmesi ne kadar zaman alır, bilinmez. Aydınlanma yaşanması için meşale tutanların
bilinçli hareket etmesi, okuması, rasyonellikten uzak durmaması, araştırması gerekmektedir.
Bu hususta, iki bin yirmi üçe dair temennilerimiz de bu yönde olup savaş ve şiddetin
ortadan kalkması için kolektif hareket eden bilinç dolu bireylerin yetiştirebilmesidir.

ÜLKÜ CENGİZ

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.