MUSTAFA KEMAL: LA VIE EST BRÊVE

0 3.557

 

La vie est Breve, Fikret Kızılok’un’’Bir Devrimcinin Güncesi’’ albümündeki bir şarkıdır. Özünde Fransız şair Leon Montenaeken’ın şiiri olmasına karşın şarkı hali daha çok rağbet görmüştür. Şarkının asıl dikkat çeken kısmı ise Mustafa Kemal Atatürk ile olan bağlantısıdır.

1913 yılı Kasım ayında Sofya’ya askeri ataşe olarak atanan genç bir Türk subay hayatında iz bırakacak bir yolculuğa çıktığından habersiz ellerinde bavulları ile Bulgaristan sokaklarına bakıyordu, bu subay Mustafa Kemal idi. Bu yazıda Mustafa Kemal’in hayatındaki olağanüstü dönemeçlerden biri, onun Bulgaristan’ın başkentindeki deneyimleri ve özellikle bir aşk hikayesinden bahsedilecektir. Mustafa Kemal’in Sofya’daki bu dönemine odaklanırken, onun sadece bir askeri ataşe olarak değil, aynı zamanda bir düşünür ve bir vizyoner olarak da etkin olduğunu görmekteyiz.

Sofya’ya yeni taşındığı günlerde, çevresi olmayan ve yeni bir başlangıç yapan Mustafa Kemal, Bulgaria Pastanesi’nde tek başına oturup sadece etrafı tanımaya çalışmamış, aynı zamanda mektuplar yazmış ve akşamları opera temsillerine gitmiştir. Bu dönemde Mustafa Kemal, zamanını hem ülkesinin geleceği hem de kadın hakları gibi önemli konulara odaklanarak geçirmiştir. Dönemin atmosferi, diplomatik davetler, ziyafetler ve akşam yemekleri gibi etkinliklerle şekillenirken, Mustafa Kemal’in iç dünyasında büyük düşünceler ve hedefler gelişmiştir.

Mustafa Kemal’in Sofya’da geçirdiği bu dönem, onun ilerideki liderlik rolü için nasıl hazırlandığının bir yansımasıdır. Bu dönemde, özellikle kadın haklarına ve eşitliğine olan inancıbelirgin bir şekilde görülmektedir. Bu, Mustafa Kemal’in ileri görüşlülüğünün ve Türkiye’nin modernleşme sürecinin temellerinin atıldığı bir dönemin habercisidir.

Mustafa Kemal’in Sofya’daki bu döneminde, Fransız şair Leon Montenaeken’ın “La vie est bréve” adlı şiirini Türkçeye kendi tercümesiyle yazdığı bir mektupta yaveri Salih Bozok ile paylaşması dikkat çekicidir. Bu şiir, hayatın kısa süreliğini ve içindeki umudu, hayali, sevgiyi, ıstırabı ve umutsuzluğu anlatır. Mustafa Kemal, bu şiiri paylaşırken, gelecekteki vizyonunu ve umutlarını ifade etmektedir.

Mustafa Kemal, Sofya’da sürgün hayatını sürdürse de diplomatik davetler, ziyafetler, açılışlar ve akşam yemeklerindeki konuşmalara katıldı, Fransızca dilini geliştirmesine katkıda bulundu. O dönemde Mustafa Kemal, vatanı için her türlü gerekliliği buradan gerçekleştirmeye çalıştığını ifade ediyordu. Arkadaşlarıyla yazışmayı aksatmadı ve gelecekteki planlarını beklemeye koyuldu.

Bulgaristan’da yayın yapan Standart gazetesinin bir haberinde, Mustafa Kemal için “Yakışıklı ve kolay iletişim kurabilen Avrupai tavırlı biriydi” şeklinde bahsedilmiştir. Ayrıca haberde Fransız basını da Atatürk için “Diplomasi dünyasının en cana yakın ve stil sahibi erkeğiydi” demiştir.

Bir gün, Sofya’nın müzikle dolu çay bahçesinde, yanına ani bir şekilde bir Bulgar köylüsü geldi. Garsonun ilgisini çekmeyen bu köylü, “Bulgaristan, benim çabamla ayakta duruyor, ülkemi benim tüfeğim koruyor. Çayımı ve pastamı verin, parasını alın” dedi. Mustafa Kemal’in “Ben de köylüden yana çıktım, benim de köylüm böyle olmalı” “dediği anekdot, onun toplumsal eşitliğe ve adalete olan inancını yansıtmaktadır. 1914 senesine gelinmiş olmasına rağmen, dünya savaşın gölgesindeyken Mustafa Kemal, kırsal yaşamın temsilcisi köylüye ve toplumun diğer kesimlerine olan önemini vurgulamış, aynı dönemde Türkiye’nin ideal geleceği için stratejiler geliştirmeye başlamıştır.

Sofya, aynı zamanda Mustafa Kemal’in hayatının dönüm noktalarından biri olan bir aşk hikayesinin başlangıcı olacaktı. Bulgaristan’ın önde gelen generali Stylian Kovaçeva’nınortanca kızı olan dünyalar güzeli Dimitrina Kovaçevaİsviçre’de eğitim görmüş, üç farklı dilin hâkimi olmuş, piyano sanatında yetkinlik kazanmış ve estetik açıdan da ön plana çıkan kültürlü bir kadındı. Hatta diplomatlar arasında “Balkan Gülü” olarak ün kazanmıştır. Dimitrina sık sık yardım konserleri düzenler, Mustafa Kemal de bu konserlere katılmaktan büyük keyif duyardı. Mustafa Kemal’in Dimitrinaile ilişkisi, bir baloda Strauss’un ünlü “Mavi Tuna / The Blue Danube” vals müziği eşliğinde dans etmesiyle başlar. Bu tanışma, Mustafa Kemal için unutulmaz bir deneyim olur ve onun hayatında derin izler bırakır. Dimitrina yıllar sonra abisine olayı şu şekilde anlatmıştır: “Ben ne zaman piyanonun başına geçsem, Kemal Bey, salonun en uzak köşesine gider ve yapayalnız beni dinlerdi. Tuşlara basarken Kemal Bey’in zaman zaman gözlerini bana diktiğini fark ederdim. Bu gözlerde hiçbir insanda rastlamadığım mana, derinlik vardı. Hem sevgi, hem şevkat, hem de arzuyla bakardı. Sonra o gözler salonun başka bir köşesine takılır, yüzündeki ifade sertleşirdi. O anlarda memleketini ve ilerde yapacağı mücadeleyi düşündüğünü anlardım.”

Bu tanışma, genç Mustafa Kemal’in ve Dimitrina’nınhayatlarını değiştirecek bir ilişkiye yol açar. Ancak, bu yakınlaşmanın ardındaki olası bir evlilik için önündeki engellerin farkında olan Mustafa Kemal, zorluklarla karşılaşabileceğini biliyordu. Bulgaristan’da yayınlanan bir haber, Mustafa Kemal’in Dimitrina’dan 11 yaş büyük olmasına dikkat çekerken, Bulgaristan’da yaşayan Türklere karşı olumsuz bakış açısının olduğuna işaret ediyordu ve onları aile yaşantısına uygun bulmayan insanlardan bahsediyordu.

Bu ilişki, aşk ve umut dolu bir dönemi temsil eder. Birlikte zaman geçirirler, dans ederler ve buz pateni yaparlar. Tüm engellere rağmen, Mustafa Kemal’in Dimitrina’yı babasından istediği bazı kaynaklarda belirtilmektedir. Babası Dimitrina’yıMustafa Kemal’e vermek istememiş, çünkü kızının farklı bir dine ait dogmalara katlanamayacağına inanmıştır. Hatta aynı dönemde Sofya’da büyükelçi olarak görev yapmakta olan Fethi Bey’in de eski başbakan Petrov’un kızına aşık olur. İki Türk, paşalardan kızlarını isterler, ikisi de reddedilir.

Bu noktadan sonra, Mustafa Kemal ve Dimitrina çifti, gizlice buluşmaya başlarlar. Yine bazı kaynaklara göre 1915 yılında Mustafa Kemal, güzel Dimitrina’yı ikinci kez babasından istediğinde, bir kez daha reddedilmiştir. İlişkileri, Bulgar sarayından gelen baskılar ve Dimitrina’nın babasının endişeleri nedeniyle sona erer. General Kovaçev, kızı Dimitrina’yı Bulgar bir mühendisle (kimi kaynaklara göre avukat olduğu söylenir) evlendirmeye karar verir. Babasının isteğine boyun eğen Dimitrina, Mustafa Kemal’den ayrılmak zorunda kalmıştır. Mustafa Kemal bu olayın ardından vatanına atanır ve birbirlerini bir daha görmemek üzere ayrılırlar, ancak birbirlerini asla unutmazlar. Bulgar yazar Paraşkev Paruşev’inAtatürk ile ilgili yazdıklarına göre Mustafa Kemal, Çanakkale’ye atandıktan sonra birkaç günlüğüne Sofya’ya giderek Dimitrina ile vedalaşmıştır.

Dimitrina’nın vefat ettiği 7 Ağustos 1966 tarihine kadar Mustafa Kemal’i unutmadığı bir gerçektir. Todor Kovaçevaadlı kardeşi tarafından anlatılanlara göre, Dimitrina son günlerinde, hayatı sona ermeden bir gün önce şu ifadeleri kullanmıştır: “Dün gece rüyamda Kemal’i gördüm.”. Bu, Dimitrina’nın Mustafa Kemal’e olan duygusal bağlılığının ne denli derin ve kalıcı olduğunu gösterir. Mustafa Kemal’in ise yıllar sonra Ankara’da katıldığı bir sohbette, “Gençliğimi Sofya’da bıraktım, bir kızı sevdim ama bana vermediler”şeklinde ifadelerde bulunduğu söylenir. Bu ifadeler, onun Sofya’da yaşadığı aşkın hala belleğinde canlı olduğunu ve duygusal anlamda etkisinden kurtulamadığını gösterir.

Yıllar geçtikten sonra Dimitrina’nın kızı Anna Deyanova, bir röportaj sırasında hayatları boyunca yaşadıkları zorlukları anlatmıştır. Aileleri sürgüne gönderilmiş ve Anna, bu sürgünün ardından yaşadıkları zorluklara dikkat çekmiştir. Sonunda, hüsranla sonuçlanan bu aşk hikayesini mizahi bir dille yumuşatarak “Şimdi geriye dönüp baktığımda, Dolmabahçe Sarayı’nda olmak çok daha iyi olurdu” demiştir.

Mustafa Kemal’in o dönemki aşkı Dimitrina ile yaptığı konuşmalar, kadın haklarına ve eşitliğine olan inancını vurgular. Dimitrina’nın şüpheciliği karşısında, Mustafa Kemal’in “Çok yakında” cevabı, onun ne denli ileri görüşlü olduğunu ve Türkiye’nin geleceğini nasıl şekillendirmeye çalıştığını gösterir. Mustafa Kemal’in hayatındaki bu aşk hikayesi, aynı zamanda Türk kadınının geleceği hakkındaki düşüncelerini ve hedeflerini yansıtır.

Ayrıca, Mustafa Kemal’in Sofya’da geçirdiği günlerdeki yaşamı da betimlenir. Diplomatik davetler, ziyafetler, açılışlar ve akşam yemekleri gibi etkinliklerle geçen bu dönem, Mustafa Kemal’in ülkesine hizmet etme amacını yansıtır.

Fikret Kızılok’un şarkısı “La Vie Est Brève” ise Mustafa Kemal’in Sofya’daki hayatını, duygularını ve dönemin atmosferini yansıtır. Şarkı, Türk müziğinin önemli bir parçası olarak kabul edilir ve bu özel hikâyenin bir anısını yaşatır. Mustafa Kemal’in duygusal ve düşünsel derinliğini vurgular, özellikle kadın haklarına ve eşitliğine olan inancını vurgular. Bu aşk hikayesi ve Mustafa Kemal’in değerleri, onun tarihi bir figür olarak nasıl büyük bir etki yarattığını anlamamıza yardımcı olur. Tüm bu unsurlar, Mustafa Kemal Atatürk’ün sadece bir askeri lider değil, aynı zamanda bir fikir önderi ve vizyoner olduğunu ve Türkiye’nin modernleşme sürecini nasıl başlattığını göstermektedir. Bu dönemin hikayesi, onun tarihsel ve kültürel önemini daha iyi anlamamıza yardımcı olur.

Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ü vefatının 85. Yılında özlem ile anıyor, ileri görüşlü ve insan haklarına önem veren bir liderin torunları olmaktan dolayı duyduğumuz onur, şeref ve gururu şu sözler ile hatırlıyoruz;

La vie est bréve – hayat kısacık..
Un pen de reve – azıcık hayal,
Un oen d’amour – sevgi, azıcık..
Et puis bonjour – derken merhaba…
La vie est vaine – hayat anlamsız..
Un pen de peine – biraz ıstırap
Un pen d’espair – ve umut yalnız
Et puis bonsoir – derken elveda…

Sofya’da hayat güzel geçiyordu
Fransızcamı geliştirmiştim
Ne de olsa davetli sürgün hayatı
Diplomatik misyonların davetleri, ziyafetler, açılışlar, akşam yemekleri

Memleketim için ne gerekiyorsa, buradan yapmaya çalışıyordum
Arkadaşlarımla yazışmayı hiç aksatmadım
Zaman, bizim zamanımızı bekliyordu

La vie est bréve – hayat kısacık..
Un pen de reve – azıcık hayal,
Un oen d’amour – sevgi, azıcık..
Et puis bonjour – derken merhaba…
La vie est vaine – hayat anlamsız..
Un pen de peine – biraz ıstırap
Un pen d’espair – ve umut yalnız
Et puis bonsoir – derken elveda…

Bir gün, Sofya’nın müzikli bir çay bahçesinde
Birden yanı başıma bir Bulgar köylüsü geldi
Garson, onunla ilgilenmekten hoşlanmadı
Köylü: “Bulgaristan, benim çalışmamla yaşatılıyor
Bulgaristan benim tüfeğimle korunuyor
Verin çayımı pastamı, alın parasını” dedi
Ben de köylüden yana çıktım
“Benim de köylüm böyle olmalı,”dedim
“İşte böyle olmalı!”

La vie est bréve – hayat kısacık..
Un pen de reve – azıcık hayal,
Un oen d’amour – sevgi, azıcık..
Et puis bonjour – derken merhaba…
La vie est vaine – hayat anlamsız..
Un pen de peine – biraz ıstırap
Un pen d’espair – ve umut yalnız
Et puis bonsoir – derken elveda…

Dimitrina, general Ratçov Patrov’un kızıydı
Onunla sık sık beraber olmak durumundaydık
Babası Bulgar müdafaa vekiliydi
Davet eder, her seferinde gelirdim
Kızıyla dans ederdik
Ondan çok hoşlanırdım
Konu dönüp dolaşıp siyasete gelince
“Kadın erkek eşitliği” derdim Dimitrina
Seçim hakkı, seçilme hakkı, kadınların her türlü özgürlüğü olmalı

Dimitrina da “bu Avrupa’da bile yok ki Mustafa
Türkiye’de ne zaman olur?”

“Çok yakında,” derdim ” Dimitrina
Hem de çok yakında…
Kadınlar, yeniden doğuracaklar kendilerini.”

 

Fikret Kızılok – La Vie Est Brêve I Devrimcinin Günlüğü

 

KAYNAKÇA

Turan, Hakan Can,Mustafa Kemal Ve Dimitrina: La Vie EstBréve’’ 2021, wannart.com

Aydoğdu, Erkmen,La Vie Est Bréve! 2020, aydogduerkmen.medium.com

Ulusu, Mustafa Kemal, Genç bir Türk subayının ilk aşkı2021, milliyet.com.tr

Atatürk’ün aşık olduğu Bulgar Kovaçeva’nın mezarı bulundu! 2020, sozcu,com.tr,

Bunu biliyor muydunuz? Atatürk’ün Fransızcadan çevirdiği şiiri Fikret Kızılok seslendirmişti 2021, tele1.com.tr,

Dimitrina Kovaçev kimdir? Atatürk ve Dimitrina Kovaçev’inhikayesi” 2022, hurriyet.com.tr

 

BERKAN YAYLA

 

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.