“Hava Pompasındaki Kuş ile Deney” Tablosu

0 1.210

 

18. Yüzyıla damgasını vuran manzara ve portre ressamı İngiliz Joseph Wright’ın soğuk bir eser olduğunu sadece isminden bile anlayabileceğiniz, çarpıcı bir eserinden bahsetmeye karar verdim; Londra Ulusal Galeri’de sergilenen “Hava Pompasındaki Kuş ile Deney”. Resimde Sanayi İnkılabının toplumu nasıl yansıttığını görüyoruz. Bilim alanındaki gelişmelere ve o çağa, geleceğe göre seçilmiş bir konusu vardır. Sanayi Devrimi sırasında yaşanan bilimsel, sosyolojik, dini ve politik gelişmeleri yakından takip eden ve bunları eserlerine yansıtmayı seven bir sanatçı olan Wright, o dönem Lunar Society adlı bir bilim grubunun üyeleriyle arkadaştı. Pencerede parlayan ay da, tablo için gözlem yapılmasını sağlayan bu gruba bir atıf niteliğinde. Eserde gördüğümüz bu düzenekte amaç ise basitçe fanustaki havanın çekilmesiyle oluşan vakum etkisini seyircilere göstermek. İngilizlerin o dönem bu düzenek meraklı halkın yeniliklere daha yakından bakma isteği yüzünden ve bu tip sihir numaralarının ya da bilim numaralarının bu toplum için sıradan bir şey halini almış olmasıyla, oldukça popüler hale gelmiş, ancak maalesef yüzlerce güvercin ve serçenin öldürülmesine sebep olmuştur. Caravaggio’nun Roma’da başlattığı barok resim sanatının ışık oyunlarını artık çoğumuz biliyoruz, ışık ve gölgelerin mükemmel şekilde kullanıldığı ve her detayına uzun uzun bakabileceğimiz tabloda bir deney anına tanıklık ediyoruz. Oldukça karanlık bir odada masa etrafında toplanmış,  olan bir grup insanın her biri deneye farklı tepkiler veriyor. Kiminin eğilip yakından bakarak ilgiyle izlediği, kiminin arkasını döndüğü, çocukların ise ya korkuyla ya da yüzünü kapatarak tanık olduğu deney Robert Boyle isimli bilim insanına aittir. Deneyi yöneten kişi ise bir yandan havayı boşaltmaya devam ederken bir yandan da donuk gözlerini bize yöneltmiş durumda, sanki bizi de çırpınan kuşa daha yakından bakmaya davet edercesine bir tavırda. Bu kuş normalde alışılagelmiş bir kuş türü değildir. Resimdeki kuş hapis kalmış bir papağandır. Sanatçı duyarsız bir tepkiden korkmuş olacak ki papağan tercih etmiş. Pompa ile hava basıncının vakum etkisi insan üzerinde sanki bir sihir gösterisiymiş gibi bir algı oluşturuyordu. Böylelikle tablonun seyircileri olarak biz de bu deneye, odadaki katılımcılardan biri gözüyle dâhil oluyoruz. Bu da duygusal açıdan daha etkilenmemize, az sonra yaşanacak şeyin gerilimini vücudumuzun derinliklerinde hissetmemize neden oluyor. Ve sergideki bir sonraki resme geçmemizi de zorlaştırarak bizi içine çekiyor; kuşun çırpınmaları havanın geri verilmesiyle mi kesilecek yoksa tükenmesiyle mi? Ressamın tercihi tam da bu noktada önem taşıyor. Yani duygusal açıdan bizi etkilemek hatta resim içindeki anlık gerilimi arttırarak o sahnenin sonunda ne olacağı konusunda bizleri meraklandırır. Ressamın o dönemde yaşadığını ve olanları gözlemleyerek resmi yaptığını atlamamak gerekir. Resimde bulunan birçok figürden ikisi oldukça umursamaz şekilde duruyor. Deneyin sonucu merak ediyor olmaları konusu oldukça şüpheli. Bir fırsat anında gözlerine dalıp giden bu iki figürün duygularından diğerinin haberi var mı bilinmez. Belki de aşkla dolu bir kalbin en önemli anlarda bile gözleri kör ettiğini görüyoruz bu eserde. Ölümün tam da yanlarında olduğu gerçeğini unutmuş ve birbirlerinde yaşam bulmuş gibiler. Ona nazaran iki küçük çocuk figürünün ölümü hatırlama ile acı bakışlarına tanık oluyoruz. Öylesine bir eser ki bu her duyguyu barındırarak bizleri düşünceden düşünceye, duygudan duyguya sürüklüyor.

Hanin

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.