Hayatta İz Bırakmak Mümkün Mü?

0 3.308

Hayatta ki amacınız ne? Hiç düşündünüz mü? Hayata sizden bir iz bırakmak isteğiniz var mı? 

Platon’a göre hayatın amacı; bilginin en yüksek biçimine ulaşmaktır ki buna “İyi ideası” denir. Aristoteles’e göre insanın nihai amacı “İyi olmaktır.” Kiniklere göre ise basit ve doğa ile uyumlu bir yaşam sürebilmektir. Hedonizm’e göre “Zevki olabildiğince yüksek tutarak acının minimum miktarlarda olmasını sağlamaktır.” Nietzsche’ye ve Schopenhauer’e göre ise hayatın anlamı kısaca söylemek gerekirse yoktur. Sizce de yok mu? Eğer varsa bu amaca ulaşmak için ne yapılabilir? Robert Byrne, “yaşamın amacı, amacı olan bir yaşamdır” der. Amacı olmak her şeyden önce bir işe yaramak, bir şey için savaşmak ve yaşamda fark yaratmaktır. “İnsan olmanın amacı ise anlamsızca var olmanın karanlığında bir ışık yakabilmektir” der Cari Cump. Yaşama kendimizden ne katıyorsak yaşamdan onu alırız. Siz ne almak istersiniz?

Bir amacınız var ise bu amaç iz bırakacak bir amaç mı yoksa is bırakacak amaç mı? 

Belirlediğiniz amacın sizi nereye götüreceğini hiç ölçtünüz mü? 

Örneğin İlk kadın avukat Süreyya Ağaoğlu, ilk kadın avukat olmayı ve kadınlara örnek olup Türkiye’yi temsil etmeyi istedi. 1920 yılında İstanbul Kız Lisesinden mezun olduktan sonra 1921 yılında, hukuk eğitimi almak için Darülfünun’a başvurdu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine başvuran ilk kız öğrenci olarak fakültenin kız öğrencilere açılmasında öncü rol oynadı. İngilizce ve Fransızca bilen Süreyya Ağaoğlu, meslek yaşamı boyunca çok sayıda uluslararası konferansta Türkiye’yi temsil etmiştir.1960 yılında Kadın Hukukçular Birliği’nin BM Cenevre Teşkilatı temsilcisi seçilmiştir. 

Başka örnekler ile devam edersek; Atatürk, Nelson Mandela, Olaf Palme, Wily Brandt gibi isimleri, bu isli tarlanın dışında “iz” bırakabilmiş liderler olarak anabiliyoruz. Çünkü dünyaya derin izler bırakmışlardır. İz bırakan insanlar yok olana değil ne yapabileceklerine, nasıl çalışması gerektiğine ve bunun için ne yapması gerektiğine odaklanır ve planlar ve de harekete geçer.Sonuca odaklanırlar, hedefe değil. Koşturmadan zamana yayarlar. Hedeflerle değil sonuçlarla yaşarlar. Yereli önemserler ancak küresel düşünürler. Dakikaları yaşam sanatına dönüştürürler. Zamanın geri kazanılmayacak en değerli varlık olduğunun idrakındadırlar. Adalet terazisinin bir kefesine insanı diğerine doğayı koyarlar. Onların zenginliği, saygının içinde gizlidir.

Siz de böyle olmak ister misiniz?

Nasıl hayata iz bırakacak amaç bulunur? 

Yaşam boyu bir şeylerin peşinde koşup duruyoruz. Durmak bilmez bir çırpınma hali içindeyiz. Kimimiz hayallerinin peşinden koşuyor, kimimiz ondan beklenenlerin. Kimimizin bir hayali dahi yok, ölü balıklar gibi yaşam nereye sürüklerse oraya gidiyor. Kimimiz ise yaşamda yapılması gerekenler listesine tik atarak dolduruyor hayatını. Günün sonunda, yaşama iz bırakmakla belli belirsiz lekeler bırakmak arasında yaşarken sonlanıyor hayat. 

Oprah Winfrey, “Çıkabileceğiniz en büyük macera hayal ettiğiniz hayatı yaşamaktır” der. Ben bu söze sonuna kadar katılan ve hayallerinin peşinden gitme cesaretini tüm zorluklara karşı gösteren bir kadınım. Hayat bana bunu bir sürü iyi ve kötü deneyimle öğretti. Zorluklarla ya da engellemelerle karşılaştığımda ise aklıma Steve Jobs’un, “Zamanınız kısıtlı, bu yüzden onu başka birinin hayatını yaşayarak harcamayın” sözünü getiriyorum. Yapmadıklarından pişman olduğu kadar hiçbir şeyden pişman olmuyor insan. Hata bile olsa sizin hatanız olsun. Bir deneyim kazanıyorsunuz yaşamış olduğunuzdan. Yapmamış olmanın, yaşam amacını bulmamış, kendini gerçekleştirmemiş olmanın yanında arada bir hata yapmış olmak durumu çok hafif kalıyor. Demek istediğim, yaşam amacınızı bulun, kendinizi gerçekleştirin ve hayallerinizin peşinden gidin.

Yaşam amacımız bu dünyaya geliş sebebimizdir, dünyaya sunacağımız katkıdır. Kişinin kendini ne yaparak ya da neye hizmet ederek gerçekleştirip geliştireceğidir. Her bireyin kendini gerçekleştirme yolu kendine özgüdür. Herkesin kendisine verilmiş olan farklı yetenekleri, kapasitesi, gücü, özel nitelikleri ve bunları kullanarak bu dünyaya sunacağı farklı bir katkısı vardır. Aslında sahip olduğumuz özellikler zaten tam da yürüyeceğimiz yola ve bu dünyada ne yapmamız gerekiyorsa ona uygundur. İçimizdeki bu Allah vergisi özelliklerimizi kullanarak dünyaya kendi katkımızı sunduğumuzda, kendimizi gerçekleştirir ve en derin şekilde tatmin olmuş hissederiz. Yaşam amacımızı bildiğimizde ve o yolda ilerlediğimizde hem çok daha başarılı ve mutlu oluruz hem de çevremize ilham veririz.

Bizler yaşamlarımızın yaratıcılarıyız ve hayattaki en önemli sorumluluğumuz yaşam amacımızı bulmak ve onu yaşamaktır. Yaşam amacımızı bulduğumuzda bilinçli bir yaratıcı oluruz, yaşamımızın yönünü bilir, yaratımımızı o yönde gerçekleştiririz. Yaşam amacı denildiğinde akla ilk olarak daha çok büyük tutkular, büyük yaratımlar gelse de, gerçekte yaşam amacının büyüğü küçüğü olmaz. Tıpkı bir yolun büyüklüğü veya genişliğinden ziyade sizi gitmek istediğiniz yere götürmesinin daha önemli olması gibi, yaşam amacınızın da sizi geliştirmesi ve sunabileceğiniz katkıyı ortaya çıkarmanıza yardımcı olması çok daha önemlidir.

Bir kişinin yaşam amacı toplumsal düzeyde bir iz bırakmaya hizmet ederken bir diğerininki bireysel düzeyde bir iz bırakmaya hizmet edebilir ve her ikisi de son derece anlamlıdır. Bir kişi iyi bir eğitmen olup öğrenmeyi öğrenen, öz farkındalığa sahip öğrenciler yetiştirebilir, bir diğeri eğitim sisteminin bütünsel gelişimine katkıda bulunabilir, bir başkası iyi bir ebeveyn olup kendiyle barışık, yeterli ve mutlu çocuklar yetiştirerek çevresine iyi ebeveynlikle ilgili örnek olabilir. Bunların hiç birisi diğerine göre daha üstün bir yol değildir, dünyamızın bunların tümüne ihtiyacı vardır. Yeter ki yürüdüğümüz yol kendimizi gerçekleştirmemize olanak sağlasın, bu yolda hiyerarşi yoktur.

Bu hayatta amaçsız olmak kadar insanı boşlukta hissettiren bir şey daha yoktur. Ancak birçok insan sahip olduklarına rağmen hayatını anlamsız ve keyifsiz buluyor. Bunun sebebi çoğu kişinin tutkusunun peşine düşmeye cesaret edememesi. Ne yaparken zamanın geçtiğini anlamazsınız? Neyi yaparken keyif alırsınız? Sizi ne heyecanlandırır? Kısacası, neye tutkunuz var? Neye tutkunuz olduğunu bilmek, yaşamda amacınızı bulmak için önemlidir. Tutku, sizin kimliğinizle ilişkili, sizin için anlamlı ve önemli şeyin ortaya çıkmasıdır. Tutkunuz, varoluşunuzun özüdür. Tutkunuz, sizin hikayenizdir.

Hala hayattaysanız, hayatınızın bir amacı var demektir. Büyük şeyler yapabilirsiniz. Potansiyelinizi, fikirlerinizi iletemediğiniz için kendinizi sabote etmeyin. Bir birey olarak, bir tutkunuz dahilinde mücadele vermeniz ruh sağlığınız için gereklidir, en önemlisi hayatınızı daha anlamlı kılacaktır.

Hayatınızı anlamlı hale getirin ve o tutkuyu bulun ve yaşayın!

                                                                                                                                                                       Ezgi BEDİR

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.