ARANILMASI GEREKEN ~BULUNULAMAYAN

0 6.080

Bazen gelen geldiği gibi bitiren bitirdiği gibi sıkan sıktığı gibi boğan boğduğu gibi de giden bir duygu vardır. Buna psikologlar depresyon, halktan kişiler bunalım derler. Ben ise ‘kaybediş’ diyorum.

Kaybediş nedir?

Göçük altında yedi evladını bırakıp o evden çıkabilmek mi? Yıllardır çıkmaz sokaklarını ezbere bildiğin şehrini bir çırpıda terk etmek mi? Her sabah hazırlanıp yola koyulduğun gözlerin kapalı yürüdüğün caddeleri bulamamak mı? Musluğun başını çevirdiğinde şarıl şarıl boşalan suyu şimdi mumla aramak mı? Annen yapıp önüne koyduğunda burun kıvırdığın yemeği istemek mi? Dolabının tüm yerlerini sıkış tepiş doldurduğun kıyafetlerin varken çıplak halde ortada kalmak mı? Boyasını yeni yaptırtıp eşyalarını yenilediğin evinin gözünün önünde yıkılması mı? Bir zamanlar içine binip son ses müzik ile kızlara hava attığın arabandan geriye sadece pestilinin kaldığını izlemek mi? Tabağının dibinde kalıp almaya erindiğin pirinç tanesini alacak marketin olmayışı mı?

Çok değer verdiğin değerin kadar da üzdüğün kız arkadaşınla ayrılman mı? İçinde seni rahatsız eden o acıyla yüzleşmek mi? Duyduğun pişmanlıklar mı? Kendi benliğinden taviz verip sınırlarını aşıp sergilediğin davranışlar mı? Söylemenin doğru olmadığı sözcükleri umursamazcasına bir çırpıda haykırmak mı? Beklenilmemesi gereken fiilleri boş bir ümitle kovalamak mı? Kırdığın kalp mi? İncittiğin gönül mü?

Okuman gereken kitabı okuyamamak mı? Yazman gereken ödevi yazamamak mı? Başladığın işi bitirememek mi? Yapman gereken tüm işleri ertelemek mi? Başına oturduğun işten oturduğun gibi kalkmak mı? Kaldırılmak mı?

Aranan telefonu açmamak mı? Yazılan mesaja dönmemek mi? Sevmediğini umursamamak mı? Görmezden gelmek mi? Yokmuş gibi davranmak mı?

Yatağa girip uyuyamamak mı? Gözlerini kapattığında yeni bir boyutun başladığını görmek mi? Gözlerinin acıdığını ama bir nebze uyku emaresi olmadığını hissetmek mi? Karanlığı izleyip düşünmek mi? Yokluk alemini seyretmek mi?

Geride bırakıp gittiğin öğrencilerin mi? Yarım bıraktırdığın umutlar mı? Sevgiler mi? Nefretler mi? Özümsediğin insanlar mı? Sohbetinden keyif aldığın arkadaşların mı? Saygı gösterdiğin abilerin mi?

Arkasından keşke dediğin toprak altındakiler mi? Son kez sarılmadığın görüşürüz demediğin kişiler mi? Sözlerini dün gibi aklına kazıdığın büyüklerin mi? Eline dokunmaya hasret kaldığın deden mi?

Uzaklara gidişini izlediğin annen mi? Arkasından gözünü sildiğin baban mı? Eve geldiğinde sana sarılan kardeşin mi? Olmayan ablan mı? Abin mi?

Üstlendiğin ama yapmadığın sorumluluklar mı? Vazifelerin mi? Amacın mı? Kaderin mi? Tembelliğin mi? Çalışamaman mı? Çalışmamak mı?

Parasız kalmak mı? Aç olmak mı? Karnına taş bağlayıp öylece gezmek mi? Bir yudum ekmeğe hasret kalmak mı? O yudumu hiç bulamamak mı?

Kovulmak mı? Diyarından göçüp gitmek mi? Hoş karşılanmamak mı? Taşlanmak mı? Sevilmek mi? Sevmek mi? Acıyıp kıyamamak mı?

Kafanı dinlediğin köşelerin mi? Ağladığın kimsesiz yerler mi? Görülmek istemediğin arkasına sığındığın duvarların mı? Kaçıp kurtulduğun izini bilmediğin mekanlar mı?

Hasret kaldığın hoş muhabbet mi? Özlediğin ortam mı? Oturmak istediğin banklar mı? İzlemek istediğin gölet mi?

Karşılaşmak istemediğin suratlar mı? Yaşadığını bilmek istediğin parçan mı? İçine gizlenen korkunun açığa çıkmasına dur diyememen mi?

Merak ettiğin bazen hissettiğin ruh halleri mi? Sorguladığın birtakım sorular mı? Anlayamadığın hareketler mi? Başka yöne yorduğun ilgilenilmek mi?

Hangisidir?

Sahiden nedir kaybediş?

Herkesin tufanıdır. Kimisinin canını bırakır, her şeyini alır götürür. Kimisinin kalbini kırar, duygularını alır götürür. Kimisinin hislerini zedeler, cesaretini alır götürür. Kimisinin sevgisini zayıflatır, insanlığını alır götürür. Kimisinin hedeflerini yıkar, çalışma azmini götürür. Kimisinin servetini yerle bir eder, kibrini alır götürür.

Velhasıl kelam bu kaybediş herkesten bir parçasını alır götürür. Kimisine insanlık bırakır, kimisine ise hayvanlık.

İbrahim ÇELEBİ

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.