Son Dönem Türkiye Cumhuriyeti Ekonomik Krizleri: 1994- 2001- 2008

0 3.990

İçinde bulunduğumuz dönem de dahil olmak üzere, Türkiye yakın tarihinde birçok kez ekonomik kriz ile karşı karşıya kalmıştır. Birbirine yakın dönemlerde yaşanan krizler bize tarihin tekerrür ettiğini mi gösteriyor yoksa ekonomik sürecin olağan sonucunu mu veriyor gelin birlikte inceleyelim…

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası 18 Kasım 2021’de para politikası kurulunda politika faizini 100 baz puanı daha indirme kararı aldı. Bu sayede faiz %16’dan %15’e düşürüldü. Karar sonrası yükselişe geçen dolar/TL kuru 13.46’yı geçti. Kurdaki bu yükselişin önümüzdeki dönemlerde de süreceğine yönelik bazı öngörüler bizleri Türkiye’nin yakın tarihinde yaşanan ekonomik krizlerin detaylarını araştırmaya sevk etti.

1994

1994 ekonomik krizi, Türkiye’nin 90’lı yıllardaki en derin krizlerinden biridir. Turgut Özal’ın vefatının ardından Cumhurbaşkanlığı makamına Süleyman Demirel geçmiş ve yerini (DYP liderliği ve devamında başbakanlığı) Tansu Çiller’e bırakmıştır. 1993-1994 yılları arasında gerek dönemin şartları gerekse de yanlış politika uygulamaları sebebiyle ekonomik olarak bir çöküntü yaşanmıştır. Doksanlı yıllarda, devlet özel bankalardan borçlar almış ve bu durum artarak devam etmiştir. Bu dönemde Tansu Çiller hükumeti ekonomi ile ilgilenen tüm kurumları kendi etkisi altına almaya çalışmıştır. Yüksek miktardaki kamu borçlarını karşılamak için bir takım özelleştirme planları (Türk Telekom ve Tofaş gibi) yapılsa da Çiller hükümetinin bu girişimine Anayasa Mahkemesi engel olmuştur. Ardından ülkeden ciddi sermaye çıkışları gözlemlenmiş ve 1994 Ocak’ında dolar bir günde %14 değer kazanmış, Mayıs ayına kadar da bu oran %160 seviyesini görmüştür. Yaşanan ekonomik krizi sonlandırmak ve kamu finansındaki dengesizliği gidermek amacıyla 5 Nisan 1994’te ekonomik önlem paketi açıklanmıştır. Bu kararlar dahilinde devalüasyona gidilmiş, vergi oranlarında ciddi artışlar yapılmıştır. Yine Mayıs ayında, Çiller hükümeti IMF ile 640 milyar dolarlık Stand-by anlaşması imzalamıştır.

2001

Sene 2001’e geldiğinde ise Türkiye’yi yine bir ekonomik kriz karşılamıştır. 1994 krizinin de etkisiyle 90’li yılların yüksek enflasyonu, kamu açıklarının merkez bankası kaynaklarıyla finanse edilmesi, iflas eden bankaların sorumluluklarının devlete yüklenmesi, siyasi karar alıcı mekanizmaların bu konuda reforma gitmemesi, 1999 Marmara depreminin finansal etkisi ve diğer küresel sebepler 2001 krizinin diğer adıyla Kara Çarşamba’nın yaşanmasına zemin hazırlamıştır. Hatta 2001 öncesinde, yüksek enflasyon, kamu borçları ve faiz oranları üzerinden yaşanan ekonomik sorunların etkisi ile acil yardım talebi sonucu 1999 yılında IMF ile 16.3 milyar dolarlık bir Stand-by anlaşması dahi yapılmıştı. Krizin alt yapısını sayılan bu nedenler oluşturuyor olsa da patlama noktası daha çok simgesel bir gelişmeye dayanmaktadır. 19 Şubat 2001’de Milli Güvenlik Kurulu toplantısında Bülent Ecevit liderliğindeki koalisyon hükümeti ile Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer arasında yaşanan anayasa kitapçığı krizi 2001 krizinin tetikleyicisi olmuştur. Bu olay üzerine Türkiye ekonomisi gelecek perspektifinde de büyük bir daralmayla karşı karşıya kalmıştır. Anayasa kitapçığı krizinin hemen ardından İstanbul menkul kıymetler borsasında %20 civarında bir düşüş yaşanmış, gecelik faizler %7500’e kadar yükselmiş ve bunun üzerine sabit kur sisteminden vaz geçilerek dalgalı kur sistemine geçiş kararı alınmıştır. Kamunun yoğun döviz talebine karşılık merkez bankası 5 milyon dolarlık döviz satışı yapmıştır. Kamu bankalarına likidite sağlanamaması ise ödemeler sisteminin kilitlenmesine neden olmuştur. Banka sistemindeki bu çöküşü önleyebilmek için TL’nin diğer para birimleri karşısındaki durumu dalgalanmaya bırakılmıştır. TL’nin kısa süreli değer kaybedişleri yabancı bankaları vadesi gelmemiş kredilerini geri çekmeye teşvik edince 21 Şubat’ta bankalar arasında gecelik faiz oranı %6200’e kadar yükselmiştir. Krizden çıkış yolu için IMF Stand-by anlaşması dahilinde 16.5 milyar dolarlık bir kredi desteği sağlanmış, bankacılık sisteminin reformu üzerinden yeni bir ekonomik program uygulanmaya başlanmıştır. Dönemin Dünya Bankası başkan yardımcısı Kemal Derviş Türkiye’ye davet edilerek Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı yapılmış, yeni ekonomik program kendisinin nezaretinde uygulamaya koyulmuştur. Krizin toplam faturasında Türk lirasının değeri %40 seviyesinde düşmüş ve devletin o dönemki borcu 29 katrilyon artmıştır.

2007-2008

2008 ekonomik krizinin diğerlerinden en büyük farkı küresel çapta gelişmiş olması ve yavaş yavaş dünya ülkelerini etkisi altına almış olmasıdır. Özellikle dünyanın gelişmiş ülkelerinde etkisini ciddi anlamda gösteren fakat gelişmekte olan ülkeleri derinden sarsmayan bir kriz. Gelişmekte olan ülke statüsündeki Türkiye ise bu krizden gelişmiş ülkelere nispeten daha az etkilenmiştir. 2007 yılında ABD’de ortaya çıkan ve 2008 yılında küresel nitelik kazanan bu kriz, gayrimenkul ve buna bağlı olarak gelişen diğer malların da zaman içinde olması gereken değerinin çok üstüne çıkarak balon etkisi yaratmasıyla ve bu balonun patlaması sonucu kendini göstermiştir. Düşük faiz ve enflasyon oranları, parasal genişlemeler sonucundaki ekonomik gelişmelerin istikrarlı ilerlemesi yatırımcıların ABD Merkez Bankasına olan güveninin artmasını sağlamıştır. Bu durum ABD’de faiz artırımlarıyla birlikte düşük gelirlere yüksek faizli verilen Subprime Mortgage kredilerinin geri dönüşlerinde yaşanan zorluklar ve bu kredilerin tahvil paketlerinin değer kaybetmesine yol açmıştır. Dönemin en büyük yatırım bankalarından biri olan Lehman Brothers 613 milyar dolar borcu ile iflasını ilan etmiştir. Krizle mücadele için ise gelişmiş ülkeler bir araya gelerek ortak hareket etmeye başlamışlar ve faiz oranlarını son dönemlerin en düşük seviyesinde tutarak piyasada likit kalmasını sağlamış, böylelikle ulusal piyasalardan likit çıkışına engel olmuşlardır. Türkiye açısından küresel daralma yaşanma birlikte krizin reel sektöre etkisi sınırlı kalmıştır, o dönem başbakanlık görevini yürüten Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadesi ile “kriz, bizi teğet geçmiştir.” Kriz öncesi dolar kuru 1.20 (altı sıfır atılmış) Türk lirası düzeyindeyken kriz sırasında 1.7 seviyesine yükselmiştir.

Yakın tarihimizde yaşanan bu üç büyük kriz arasında Türkiye’yi en derinden etkileyeni 1994 ekonomik krizidir. 2001 krizi ise 1994 krizinin etkileriyle süregelen bir krizdir. 2007-2008 krizi dünya çapında gelişmiş ülkeler arasında etkisini gösterdiği için Türkiye’de büyük yaralar açmamıştır. Genel itibariyle günümüzde içinde bulunduğumuz ekonomik kriz de 1994 ve 2001’de yaşanan krizlerle birçok noktada benzerlik göstermektedir.

 

Kaynakça:

Dolar: Türkiye’de 1994, 2001 ve 2007’deki ekonomik krizlerde neler yaşandı? , bbc.com

IMF ile İlişkilerimiz, dogrulukpayi.com

 

 Hatice AŞKOL

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.